Kalkması için kadını cezbeden hiçbir şey yoktu. Bir gün öncesinin masum eğlenceleri artık çekici gelmiyordu, onun nazlı ilgisi çabuk dağılan türdendi. Oda boştu, havası kalmamış gibiydi, kendini bu yalnızlığın içinde anlamsız hissediyordu kadın; kimsenin onu arayıp sormadığı bu yerde boş, yararsız, yıpranmış, bitkindi: Neden burada olduğunu ve buraya nasıl geldiğini önce ağır ağır anımsamalıydı. Günden ne bekliyordu ki, titrek ve sessiz adımlarıyla durup dinlenmeden sessizliğin içinde ilerleyen saate gözlerini öylece dikmişti?
Bazılarımız anadan doğma savaşçıyızdır. Özgürlüğümüzü korumamız gerek. Benim için siyasi partiler önemli değildir. Nerede bir kötülük görürsem ona karşı çıkarım. Parti adlarının bir önemi yoktur. Özgürlüktür önemli olan. Halk, özgürlüğü için başkaldırmaz, direnmez. Bir lokma ekmeğe, bir kaşık çorbaya değişir özgürlüğünü. Bunun için onların altına ateş yakmak, haklarını aramalarını sağlamak gerekir. Demokrasi istiyorlarsa onu kazanmak için savaşmaları gerekecektir. Bütüncül yönetimleri yıkıp, özgürlük, mutluluk içinde yaşamalarını ancak biz düşünürler sağlayabiliriz onlara...
Herhangi bir şeyi sınırlandırmak çok güçtür. Dünyayı, yaşamı sınırlandıramayız. İyi kabul ettiğimiz, tatlı, güzel dediğimiz birçok davranışta, duyguda yabanlık vardır. Örneğin tutkuda, müzikte.
Yeryüzünde birçok Beth var; utangaç ve sessizler, kendilerine ihtiyaç duyulana kadar köşelerinde oturur ve başkaları için içtenlikle yaşarlar. Öyle ki şöminedeki küçük cırcırböceği cırlamayı kesene ve güneş gibi ışıldayan tatlı varlığı arkasında sessizlik ve gölgeler bırakarak yok olana kadar kimse onların bu fedakârlıklarını görmez.