İnönü Üniversitesi tarafınca başlatılan ‘’Her Hastalık Bir Hikayedir ‘’ projesi kapsamında 2011-2012 yılları arasında düzenlenen yarışmaya her yaş ve meslek grubundan gönderilen 346 hikayeden 40’ının yer aldığı bu kitapla Hacettepe ü. Halk Sağlığı Kütüphanesi’nde karşılaştım. Belki başka bir kitapçıda görsem almam dediğim bu güzel kitap,
Ne güzel yazmışsınız Zeynep Hanım 🥰 Hacettepe kütüphanesine karşı duyduğum özlem tavan yapmışken ben de hemen satın alıyorum kitabı. Belki aynı masalarda komitelere çalışmışızdır, gece gece mutlu oldum bu incelemeyi ve profilinizi gördüğüm için. Saygılar :))
Kitabın ilk incelemesini yazmak bana nasip oldu. Öncelikle kitabı hazırlayan komisyona, ön ayak olan herkese Allah razı olsun demek istiyorum. Bu incelemeye bir şekilde denk gelirseniz inşallah, ne yapıp edin bir adet kitaptan edinin isterim. Benim için yıllardır çantamdan masamdan düşmeyen bir dua kitabı. Ben ne zaman Evrad-ı Şerifeye sarılsam
Başından itibaren “aa duanın sosyolojisine ilişkin bir kitap değilmiş yaa” üstten reddiyle okudum bu incelemeyi. “Zaten illa da öyle olması gerekmiyormuş, pekala böylesi de bir ihtiyaçmış” kanaatiyle bitirdim.
Eksik olmayın, çok faydalı bir değerlendirme olmuş.
aslinda cumlenin ait oldugu paragrafin tamamini alinti olarak paylassaydim daha iyi olurdu, baglamdan kopuk olunca bu dusunceye katilmamak cok normal cunku :) bu cumlenin devaminda diyor ki; "Canı sıkılmadan yaşayacak kadar anısı olurdu zira". Yani bir gun boyunca nelere sahit oldugumuzu hatirlamakla vaktimizi gecirirsek sıkılmayız diyor. Gordugumuz, duydugumuz, hissettigimiz bir suru sey varken hepsini hatirlamaya calismak, vakit gecirmek icin guzel bahane...
Bakın, yağmur yağarken saray yerine bir tavuk kümesi görsem, ıslanmamak için belki kümese girerim. Fakat beni yağmurdan korudu diye, şükran borcumu ödemek için kümese saray gözüyle bakamam.
Devamı da düşündürücü :)
“Bana gülecek, hatta böyle bir durumda sarayla kümes arasında fark olmadığını söyleyeceksiniz. Evet, hayatta tek gayemiz ıslanmamak olsaydı, dediğiniz doğruydu diye cevap verirdim ben de.
Ama ne yapayım, ben insanın yalnız bunun için yaşamadığını, ömrünü hep sarayda geçirmesi gerektiği kanaatindeydim. “