Gülüşü artarak konuşmaya yeniden başlamıştı Küçük Teyzem:
“Güzelim benim, bir tanem, ne kadar güzel bir erkeksin sen biliyor musun? Ah Akim, bir genç kızın bir erkeğe ne kadar güzelsin diyebileceğine asla asla inanmamışımdır. Senin de okşanacak, sevilecek, şefkat gösterilecek bir tabiatın olduğunu öğrenmeme izin verdin. İnan seni kalpten sevdim.
"Neden ağlıyorsun?" diye sormuş Oryaslar.
"Narkissos için ağlıyorum?" diye yanıtlamış göl.
"Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman perileri. Bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından.
"Narkissos yakışıklı bir genç miydi?" diye sormuş göl.
"Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki?" diye karşılık vermiş iyice şaşıran Oryaslar. "Her gün senin kıyılarına gelip sularına bakıyordu!"
Göl bir süre sessiz kalmış. Sonra şöyle konuşmuş:
"Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç fark etmemiştim ben. Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum."
"İşte çok güzel bir hikâye," dedi Simyacı.
Josef K bir bankada çalışan üst düzey bir yönetici. Bir sabah uyanıyor ve evine koruma tarzı adamlar geliyor, Josef K’ya dava açıldığını söylüyorlar. Dava deyince aklımıza ilk etapta modern hukuk sistemi gelsede bu kitapta bu sisteme aykırı bir yargılanma göreceksiniz. Çünkü ortada ne bir suç var ne bir mahkeme var kimse bu davayla ilgili bir şey
“Hayır. Burayı geçen sene satın aldım. Gia...” Orada dururken düğmeleri açık ve aralanmış gömleği altın rengi gövdesini
sergiliyordu. Bedeni öyle güzel bir şekilde sert ve biçimliydi
ki koyu renk gözleri öyle sıcak ve acı çekmiş bakıyordu ki...
Elini tutup onu mutfaktan çıkardım. Damarlarımda tıngırdayan beklentiye daha karanlık bir şey eşlik
Kitap Mü-kem-mel-diiiii
Kahkaha attığım, yer yer duygulandığım tam içinizi ısıtacak bir hikaye... Tatlı, yavaş ilerleyen bir aşk romanı ve okurken eriyorsunuz
Hadley hamile bir bekar anne. Lucy adında bir kızı ve karnında da oğlu Eli var. İhanete uğramasından sonra bebekleriyle kendi düzenini kurmaya uğraşan bir anneyi okuyoruz.
Kitap Hadley ve
Merhaba güzel kız,
Buralardan mısın?
Ben şuan buralı değilim,
Belki de nereli olduğum yerden de değilim.
Merhaba güzel kız,
Sen kimlerdensin?
Yok yani cennetten mi kovuldun?
Yoksa bütün günahın bana.
Merhaba güzel kız,
Şu "merhaba" bile utancımdan zor çıkıyor ağzımdan.
Şiir yazsam sana,
Senden güzel olamaz çünkü kelime dağarcığım az.
Merhaba güzel kız,
Bilmem daha ne arta kalır konuşamadığım.
Senden ayıp kalır güzel anılar,
Hele de göreyim kimlerdensin?
AYKUT BARIŞ ÇELİK
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun.
İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.”
“Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler
Selamlar sevgili kitap severler
Bugün sizlerle #inciaral hocamdan 2001 #yunusnadiödülü sahibi #gölgedekırkderece kitabından bahsedeceğim.
Yazar daha kitabın başında “Baharlara karşı durulmaz ve yepyeni sevda öyküleri başlar” diyerek bizi kitaba çekiyor.
Kitapta 9 öykü bulunuyor.
Ben en çok ‘Adini Anmamaya Ant içiyorum’ öyküsünü beğendim. O
Saat sabahın beş buçuğu, dünyaya istemediğin bir rüyadan uyanmışsın
bakıyorsun yanın boş, oda boş, ev boş
kalkıp pencereden bakıyorsun, sokaklar boş
her yerde buğulu bir tenhalık
aylardan kasım mı ne
bundan bile emin değilsin
bir sigara yakmayıp ne yapacaksın
çıkıyorsun sokağa
herkes herkesle aynı kaldırımda
ama
kimse kimseyle yan yana
Zeynep,
Sudan gelen sürmelisin.
Ah Zeynep cennetin kaçıncı mertebesinden meleksin?
Zeynep beni bu sarhoş eden,
Hele bir daha gel hoşuma gider.
Zeynep sen dört mevsimden daha güzel mevsim,
Sen aşktan daha ballı bir zevk.
》Ölüm... Adını duyunca hepimizin ürktüğü, hep bizden uzak olmasını istediğimiz o korkunç kelime, o korkunç hissiyat... Öleceğini bile bile yaşayan ve yaşamak zorunda olan yegane varlık olan insanın hiç gelmeyeceğini düşündüğü, ama sonunda onu bulacak olan en acı gerçeğimiz...
》Ölümle oyun oynanır mı? Oynayan olmuş mudur hiç? Mesela bir arabaya
Birçok gencin içine düştüğü haram sevda kuyusunu ve çıkmaya çalıştıkça daha da derinlere çeken onca acıyı bu durum yine en güzel haliyle özetliyor. Böylesine zor bir kuyuda o genç kendini öyle yıpratıyor, öylesine üzüyor ki, bu üzüntü onu sığınılması gerekene sığınmaktan gittikçe uzaklaştırıyor. İnsan acısına bakış açısına göre ya kuyudan çıkıp sultan oluyor ya da kuyu onu boğdukça boğuyor. İşte haram sevdasında boğulan o insan bilse ki sevdalandığı o kişi kesiftir, duyduğu üzüntü ise latif ve kesif bir şey böyle bir üzüntüyü hâşâ yaratamayacağından haram sevdayı vesile kılıp üzüntüyü yaratan bir zat olmak zorunda ve o zat senden o üzüntüyle kendisini bulmanı istiyor.