Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Eyy sevgili...! Yıllar sonra, kutsal bir armağan gibi seni buldum.
Senden önce kara kâbuslardaydı çöle dönmüş ruhum.
Sevginle sulayıp yeşerttim bu talan bahçeyi,
Ey sevgili...! Artık senin gönlün benim yurdum.
Acıyı çekerken çekiyorsun, anlatırken gözyaşların senden önce konuşuyor. Yıllar içinde alışıyorsun, her geçen gün daha çok alışıyorsun.Bir zaman sonra başkasının hikâyesi gibi anlatmaya başlıyorsun, sanki sen yaşamamışsın, sanki sen çekmemişsin gibi.