Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar
İyi dinleyin, bir kısım insanlar için elimden bir şey gelmezken bir kısmını kurtaracağım. Ya Rabbi ashabım, diyeceğim. Bana, ‘Senden sonra din adına neler icat ettiklerini bilmiyorsun', buyuracak. Ben cennetteki havuz başında sizi bekleyen öncünüzüm.
Bazen hepimiz kaderin içinde bata çıka ilerlemeye çalışıyormuşuz gibi hissediyordum, diğerlerine ne kadar dalgalandığımızı ya da boğulduğumuzu söylemeye çekiniyorduk.
Sen gelirsin diye yollarınına begonviller kanaviçeler ve manolyalar ekeceğim.
Sevinçlerimi tebessüm diye kolye yapıp yapraklarına asacağım.
Gelirsin diye mor papatyalardan bir köy evi inşa edeceğim sana.
Çatısına beyaz gecelerden çalıntı kiremitler döşeyeceğim.
Bahçesine mutluluk,keyif,huzur, dinginlik ve birazda sen ekeceğim.
Kibri nefreti, kötü
Beni güzel hatırla!
Bunlar son satırlar...
Farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
Uyandın ve ben bittim...
Desem Ki
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar
Bu Hikaye Senden Uzun Osman - Aylin Balboa
Yürüyüşe çıkarken deniz kenarında güzel bir yer bulur da okurum diye ince bir kitap almak istedim yanıma ve uzundur ertelediğim bu kitabı aldım. İyi ki almışım. İyi ki tanışmışım Aylin Balboa ile.
Hikaye ayrılılan sevgili Osman'a yazılan mektuplardan oluşuyor. İlk ayrılmak istiyorum mektubu ile başladıktan sonra her ayrılıkta olan evreler mektup halinde dökülmüş Aylin Hanım'ın kaleminden. Kendi içinde yaşadıklarını mektup halinde Osman'a yazmış yani. Böyle anlatınca bayat bir Genc Werther'in Acıları gibi bir izlenim verdim sanırım ama değil. O kadar çok güldüm ki okurken. Yazarın kendi içindeki konuşmalar bence çok yaratıcı, yer yer bilgi verici ve komikti. Kendini yeniden bulma, kendini tanıma sürecini, o değişimi harika bir şekilde anlatmış. Ne ara başladım ne ara bitirdim anlamadım. Her mektup bir resim ile son buluyor ve bu resimleri çizen de Aylin Balboa.
Bu arada Storytel'de kitabın seslendirmesini de yapmış ve herkes bayılmış. Ben dinlemedim ama dinlerseniz buranın altında yoruma bekliyorum.
Ya kafamı dağıtmak istiyorum diyorsanız alın hemen 1 saatte bitirin efendim. Önerimdir.
"Ben hiçbir şeyiyken bile senden daha çok şeyiyim. Mesela şu an benim geldiğimi bilmiyor. Görmedi. Uyuyor. Ama bilecek. Uyanır uyanmaz bilecek hem de. Hatta belki şu an uyandı. Birazdan şu kapıdan gelecek. Sağa sola bakacak hemen. Beni arayacak. Neredeyim diye bakacak. 'Kaçırdım mı? Beni görmeden mi gitti?' diye panik yapacak. Sonra beni görecek. Direkt bana koşacak. Benim adımı söyleyecek. Seni görmeyecek bile. Varlığını bile hissetmeyecek. Niye, biliyor musun? Çünkü ben varsam, o hep bana gelir."