Martı Jonathan Livingston kitabı ile tüm dünyaya adını duyurmuştur. 1970 senesinde tüm dünyada en çok kitap olmuştur. Yarı otobiyografik kitaplar yazmayı genellikle tercih eden Bach, kitabın felsefesini de yukarıda da belirttiğim gibi kurgu dışı tarzını kullanarak anlatır. Sınır kavramına özellikle çok takmıştır.
Anayurt Oteli yazardan okuduğum ikinci kitap. Bundan yaklaşık 10 sene önce bir arkadaşımın önerisiyle
Aylak Adam'ı okumuştum. Kitabı -yaşım da düşünüldüğünde- yine de keyif alarak, farklı bir metin okumanın hazzına vararak okumuştum. Ancak Anayurt Oteli'ni çok ama çok sevdim.
Kitap postmodern* türde bir eser olup, 1973 yılında
Atatürk'ün 12 sene boyunca sofracılığını yaptığını söyleyen Cemal
Granda'nın önce 1959'da bir gazetede yayınlanan, 1971'de kitap olarak
çıkan, 1973'te yeni ilavelerle hacmi nerede ise iki misli artmış halde tekrar
basılan, son senelerde yeni baskıları yapılan, hemen her baskıda ismi
değiştirilen ve akademik çalışmalar da dahil olmak üzere birçok araştırmaya
kaynaklık eden hatıraları maalesef abartılarla, Atatürk ile nasıl samimi
olduğunu göstermeye çalışan ifadelerle ve o dönem hakkındaki diğer
yayınlardan yapılmış montajlarla doludur. Üstelik kitabın bazı bölümleri
Cumhurbaşkanlığı Arşivi'nde bulunan Cemal Granda ile alakalı resmi
belgelerle de çelişmektedir.
Çok fazla meşguliyetlerim olduğu için kitabı anca bitirip incelememi yazabiliyorum. Öncelikle değerli yazarımız Raif Bey’in mükemmel bir kalemi ve sürükleyici bir üslubu var. Petrole dair tüm bilgileri öyküsel bir dille yazmış. Kitabın ilk bölümlerinde İran’da petrol için yapılan kavgalar, girişilen mücadeleler anlatılmıştır. İhtilaller, kıtaller,
Şimdi kendi kendime düşünüyorum: Tarihte bizim kadar kendi kültür değerlerine, güzel sanatlarına düşmanca duygularla yüklü diplomalı cahiller yetiştiren bir başka devlet var mıdır acaba, diyorum.
Hasib Efendi'yi dinledikten sonra siz de kendi kendinize bu soruyu soracaksınız. Söz şimdi onundur artık:
“...O, 1925'li, 1930'lu
Tomris Uyar
sekiz küçük hikayecik...
- Kütüphanem artık daha boş. Evet, gönderdim bazı kitaplarımı, evet bazılarını arkadaşlarıma verdim, bir çoğunu okuluma taşıdım. Raflar daha boş şimdi. Senelerce yüz yüze baktığım kitapların bir çoğu artık yeni yuvalarında...
Gidecek olan diğer kitaplarım hâlâ bekliyorlar...-
Kitabı okurken en çok hissettiğim şey her karakterin yanına oturup ya da yorgunluktan uzanıp yanlarına, onlarla beraber kalmak isteğiydi, herkes korkunç çaresiz, acı dolu göründü bana ve sene daha 1973..
Açıkçası tekrar tekrar okunacak güzellikte bir eserdi. Okuduktan sonra, yani buraya döndüğümde, bu loş ışıkta, odamda kendime geldiğimde, elbette değişen bir şey yoktu. Ama yine de iyi geldiğini hissediyorum bana. Ömrümüz geçiyor ,şu aralar iyi şeylerin sayısı azalıyor. Edebiyatla baş başayız ve yine edebiyatla başaracağız...
Bu Diyar Baştanbaşa adında bir serimiz var ve benim karmaşık gitme huyum yine devrede olduğu için tersten başlıyorum. Gerçi günümüz düzenlemesine göre 4 numara olarak tanıtılsa da kitaba baktığımızda Bu Diyar Baştanbaşa 1951-1954 yılları arasını, Bir Bulut Kaynıyor ise 1955-1973 yılları arasını kapsayan ikinci cilt olarak belirtiliyor. Konular
Barış istiyoruz, fakat dediğim gibi tam bağımsızlık istiyoruz. Barışın manası budur. Bunu istemeye hakkımız vardır ve kudretimiz vardır. (Alkışlar.) Arkadaşlar, on sene sonra, yirmi sene sonra, elli sene sonra ölmektense, ve yine şimdiye kadar olduğu gibi sefil ve aşağılık bir derekeye indirildikten sonra ölmektense, hiç korkmayınız, kalp ve vicdanımız açık olarak bugün ölelim ve tarih bizi böyle yazsın. (Bravo sesleri, sürekli alkışlar.)
2 Şubat 1923
İzmir'de Halka Nutuk
(ATABE, c.15, s.86-87. Aslı, Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Vesika
No: 9286'da bulunan zaptın fotokopisi Atatürk'ün Bütün Eserleri
Arşivi'ndedir. Ayrıca bkz. Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Temmuz
1973-Eylül 1973, sayı 70-71-72; Atatürk'ün Resmi Yayınlara Girmemiş
Söylev Demeç Yazışma ve Söyleşileri, s.155-225)