Allah kuluna kâfidir
İnsandan duvarlara çarptığımız vakit anlıyoruz, Rabbimiz ne kadar da merhametli.
İnsanların hatta dost dediklerimizin
soğuk ve vefasız yüzüyle karşılaştığımız vakit idrak ediyoruz dost istiyorsak O’nun bize yeteceğini.
Son nefesimize kadar
O’na dönmemizi beklediğini ve dahi bekleyeceğini.
Kuldan istemenin zelilliğini,
O’ndan istemenin ve bütün hayrın O’ndan geldiğini bilmenin azizliğini.
Bir hatamız insanların gözünde büyüdüğü ve dillerine dolandığı vakit anlıyoruz,
Rabbimiz nasıl da affedici, kuluna değil ikinci, milyonlarca şans verici.
Ta ki son nefesini verene kadar.
İnsanlar hata bulmak için bahane ararken,
Rabbimizin affetmek için sebeb araması, sebeb sunması her defasında.
Sahi ya,
O’ olmasaydı bizim sahibimiz,
biz ne yapardık?
Kime gider, kimin kapısını çalardık?
Düşünsene çalacak bir kapın yok.
Elini açıp bir şeyler isteyecek,
naz edecek, ağlayıp derdini anlatacak, korkmadan, çekinmeden içini dökecek kimsen yok.
Aman Ya Rabbi.
Ya bulamasaydık seni.
Ya buldurmasaydın kendini.
Kim bilir hangi karanlıkta boğulur giderdik, fani telaşların peşinde…
Velhasıl, vallahi kâfidir.
Hem de en güzelinden bir kifâyet.
Öyle ki kimseye ihtiyaç yok.
O izin verirse verirler sana.
O izin verirse severler seni.
Veren de O, Alan da O.
Beni biraz daha affetsin için,
“İyi ki varsın” diye her daim öten bir kuş var kalbimde demiştim ya,
işte onun yazdırdığıdır.