Yolunu el yordamıyla bul ey ruh, yanılgılara düşsen de alacakaranlık zevklerin suçsuzluğunun o zengin, ılık suyuna gözün kapalı dal. Seni tanıyorum ürkek ruh; çıkıp geldiğin o yerlere dönmen ne denli gerekliyse, yiyecek içecek ve uyku da senin için o denli gerekli. Çevrende dalgalar kabarıyor ve sen de bir dalgasın. Orman hışırdıyor ve sen de bir ormansın. İç ve dış diye bir ayrım yok artık. Uçarken kuşsun, yüzerken balıksın, ışığı çekiyorsan ışıksın, karanlığı tadıyorsan karanlıksın. Dolaşıyoruz ey ruh, yüzüyoruz, uçuyoruz, gülümsüyoruz ve narin hayalet gibi parmaklarımızla kopuk iplikleri onarıyoruz ve sönmeye yüz tutmuş közleri sevecenlikle canlandırıyoruz. Tanrı'yı aramıyoruz artık. Tanrı biziz. Dünya biziz. Başkalarıyla birlikte öldürüyor, başkalarıyla birlikte ölüyoruz. Yaratıyoruz ve düşlerimizle yeniden diriliyoruz. En güzel düşümüz gökyüzü, en güzel düşümüz deniz, en güzel düşümüz yıldızlı gece, bir balık, mutluluk saçan parlak bir ışık ve mutluluk veren ışıltılı bir ses-hepsi düşümüz- her biri en güzel düşümüz. Az önce öldük ve toprağa karıştık. Az önce gülmeyi öğrendik ve az önce gökyüzündeki bir burcun yıldızlarını biz dizdik.
Sayfa 155Kitabı okudu
"Evet. Senin burcun ne?" diye sordum Eric'in o eski rutin konuşma tarzına ayak uydurmaya çalışarak. "Yengeç!" diye bağırdı cevap olarak.
Sayfa 210
Reklam
Bu ben:))
“Sahi senin burcun ne İias?diye sordu Belen.”Böyle kolay öfkelendiğine göre KOÇ olmalısın.
"Sahi senin burcun ne İlias?" diye sordu Belen. "Böyle kolay öfkelendiğine göre koç olmalısın."
BAKKAL ABLA- Bana bak İrfan, aptal aptal konuşma, geçiririm teraziyi kafana! İRFAN- Zaten benim burcum terazi... Bugün gasteden durumumu okudum; sevdiğiniz insan size kötü davranacak, aldırmayın, bunlar da geçer, diyordu... Senin burcun ney? BAKKAL ABLA- Sana ne? İRFAN- Sana ne burcu, teraziynen en annaşan burç... Biz birbirimiz için biçilmiş kaftanız diyorum, sana bir türlü anlatamıyorum.
Düşler
Yolunu el yordamıyla bul ey ruh, yanılgılara düşsen de alacakaranlık zevklerin suçsuzluğunun o zengin, ılık suyuna gözün kapalı dal. Seni tanıyorum ürkek ruh; çıkıp geldiğin o yerlere dönmen ne denli gerekliyse, yiyecek, içecek ve uyku da senin için o denli gerekli. Çevrende dalgalar kabarıyor ve sen de bir dalgasın. Orman hışırdıyor ve sen de bir ormansın. İç ve dış diye bir ayrım yok artık. Uçarken kuşsun, yüzerken balıksın, ışığı çekiyorsan ışıksın, karanlığı tadıyorsan karanlıksın. Dolaşıyoruz ey ruh, yüzüyoruz, uçuyoruz, gülümsüyorum ve narin hayalet gibi parmaklarımızla kopuk iplikleri onarıyoruz ve sönmeye yüz tutmuş közleri sevecenlikle canlandırıyoruz. Tanrı'yı aramıyoruz artık. Tanrı biziz. Dünya biziz. Başkalarıyla birlikte öldürüyor, başkalarıyla birlikte ölüyoruz. Yaratıyoruz ve düşüncelerimizle yeniden diriliyoruz. En güzel düşümüz gökyüzü, en güzel düşümüz deniz, en güzel düşümüz yıldızlı gece, bir balık, mutluluk saçan parlak bir ışık ve mutluluk veren ışıltılı bir ses -hepsi düşümüz- her biri en güzel düşümüz. Az önce öldük ve toprağa karıştık. Az önce gülmeyi öğrendik ve az önce gökyüzündeki bir burcun yıldızlarını biz dizdik.
Sayfa 155 - 10. basım, Kasım 2018Kitabı okudu
Reklam
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.