Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım.
Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi.
Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim.
Babam sarılır, öper sonra da, hadi
Canevimden baktım sana İstanbul!
Rüzgârların anamın duası kadar serin.
Beyaz şamdanlar gibi yükseliyordu
İnce kalem kalem minarelerin.
Bir sabah vapurlar alıp getirdi beni
Güneşteydi rengi narın.
Şadırvan şadırvan aktı içime
Gitme sevdiğim adam,
Bu sefer gitme!
Ben seni her gün bekledim.
Her gün geceyi bekler gibi,
Günün şafağa hasreti gibi
Bu sefer ellerini yüreğimden çekme!
Benim ellerim küçüktür.
Yumruğum kadar kalbim.
Allah'ım
Yılmadım yolunun taşına vurdum başımı
Sepetime düşürdüğün lokmaya hamdolsun
Koştuğum yamaçlara yağıyorsa ezcümle kar
Bilirim çıkacak yolun sonu cennet bahçelerine
Aldın yanına sevdiğimiz ne varsa senden gayrı
Biliyoruz yoktur sevilecek şu meselde senden ayrı
Koparma bizi Allah'ım şu dünya hırkandan
Yükselen ezanlarınla nasip