Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Every phase of the situation was successively eviscerated: the prenatal repugnance of uterine brothers, the Caesarean section, posthumity with respect to the father and, that rarer form, with respect to the mother, the fratricidal case known as the Childs Murder and rendered memorable by the impassioned plea of Mr Advocate Bushe which secured the acquittal of the wrongfully accused, the rights of primogeniture and king's bounty touching twins and triplets, miscarriages and infanticides, simulated or dissimulated, the acardiac foetus in foetu and aprosopia due to a congestion, the agnathia of certain chinless Chinamen (cited by Mr Candidate Mulligan) in consequence of defective reunion of the maxillary knobs along the medial line so that (as he said) one ear could hear what the other spoke, the benefits of anesthesia or twilight sleep, the prolongation of labour pains in advanced gravidancy by reason of pressure on the vein, the premature relentment of the amniotic fluid (as exemplified in the actual case) with consequent peril of sepsis to the matrix, artificial insemination by means of syringes, involution of the womb consequent upon the menopause, the problem of the perpetration of the species in the case of females impregnated by delinquent rape, that distressing manner of delivery called by the Brandenburghers Sturzgeburt, the recorded instances of multiseminal, twikindled and monstrous births conceived during the catamenic period or of consanguineous parents—in a word all the cases of human nativity which Aristotle has classified in his masterpiece with chromolithographic illustrations.
Al basması
Halk arasında doğum sonrası çok korkulan "al basması" olayı, rahim içindeki plasentanın çıktığı duvardaki yaranın, hijyenik olmayan doğum şartları veya sonrasındaki bakım sırasında mikrop kapması ve mikrobun kana karışarak, tüm vücuda ve organlara yayılması sonucu meydana gelen yüksek ateş ve vücutta parçalar şeklinde oluşan kırmızı döküntülü halidir. Yüksek ateş, lohusa kadının sanrılar (hayaller) görmesine de sebep olur. Böylece eski zamanlarda sepsis (mikrobun kana karışarak organların işlevlerini durdurmasına neden olması durumu) sonucu, lohusa kadınlarda ölüm görülürdü. Eski yıllarda mikroplar bilinmezken, hastalıklara görünmeyen kötü güçlerin sebep olduğu düşünülür ve korunma çareleri aranırdı. İşte "al basma" olarak isimlendirilip, olmaması için de başa kırmızı kurdele takmak, lohusa kadını yalnız bırakmamak, kırk gün boyunca evden çıkmayıp istirahatini sağlamak, yeni annenin ve bebeğin korunması için alınan bir önlemdi.
Sayfa 139
Reklam
Covid-19'un SARS ve MERS ile bazı çarpıcı benzerlikleri bulunmaktadır.
Covid-19'un SARS ve MERS ile bazı çarpıcı benzerlikleri bulunmaktadır. İlk olarak, başlangıçta hemen hemen aynı semptomları gösterirler: ateş; kuru öksürük ve kas ağrıları. Bu hastalıkların her üçü de yaşlılarda ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde pnömoni ve sepsis (kan zehirlenmesi) yoluyla yüksek ölüm oranlarına neden olmaktadır.
GIS hastalığı enflamasyona yanıt olarak gelişen bağ dokusu proliferasyonu sonucu oluşan adezyon ya da stenoz ile kısmi ya da tam obstrüksiyon (GI sistemde içeriğin aşağı doğru hareketinin engellenmesi) ile görülebilir. Obstrüksiyonun semptom ve belirtileri hafif bulantı, karın ağrısı ve anoreksiden projektil kusma ve tepkisel gerginliğe kadar olabilir. Ciddi olgularda obstrüksiyon perforasyon, enfarktüs, kanama, hipotansiyon, şok, sepsis ve ölüme yol açabilir. Semptomların şiddeti obstrüksiyon düzeyi, obstrüksiyonun etkilenen bölgede kan alımını engelleme derecesi ve hastanın başvurduğundaki doğal hastalık öyküsüne bağlıdır.
Sayfa 323
Şok
Şok kan kaybı, şiddetli travma veya yanık, miyokard infarktüsü, pulmoner embolizm ve sepsis gibi kimi potansiyel öldürücü olayın son genel yoludur. Nedenine bakılmaksızın şok, dokuların sistemik hipoperfüzyonu ile karakterizedir, azalmış kardiyak atım veya azalmış etkin dolaşan kan miktarı nedeniyle oluşur. Sonuçları, yetersiz doku perfüzyonu ve hücresel hipoksidir. Şok başlangıçta geri dönüşümlü iken, devamı halinde geri dönüşümsüz doku hasarı oluşturur ve sıklıkla ölüm ile sonuçlanır.
Enfeksiyonlu yaralar tedavi edilmezlerse patojenler dolaşım sistemine geçip çoğalabilir (buna sepsis adı verilir) ve temel organları enfekte edebilirler. Bazı patojenler yarada kalır ve orada şiddetli enfeksiyonlara neden olurlar. Kötü yaralanmış deri dokusunda, oksijensiz cepler bulunur ve bunlar gazlı kangrene neden olan Clostridium perfringens gibi anaerobik bakterilerin gelişmesine zemin hazırlarlar. İkinci Dünya Savaşı'ndan önce küçük sıyrıkların üzeri toprakla sıvanıyor ve tedavi edilmiyordu, bu da ampütasyona (bir organın kesilip alınması) ya da ölümlere yol açıyordu.
Reklam
Son yıllarda medyada sık sık "sepsis" konulu haberlere rastlıyorum. Hipokrat'tan beri bilinen "kan zehirlenmesi" son dönemde özellikle Nejat İşler, Harun Kolçak gibi tanınmış isimler üzerinden haber yapılıyor. Sadece bizde değil... 2002 yılında ABD merkezli Hayatta Kalma Sepsis Kampanyasi geniş uluslararası işbirliğinin kurulmasına sebep oldu. Öte yandan sepsis araştırmaları bütün hızıyla yapılıyor. "Kobay fareler" üzerinden yapılan 150'den fazla klinik sepsis denemesinin başarısız olduğu ortaya çıktı. Fakat ilaç-aşı tedavisi hız kesmezken ilginç gelişmeler yaşanıyor. Eli Lilly ilaç şirketinin ürettiği FDA onaylı "Xigris" (Drotrecogin alfa) 25 Ekim 2011'de toplatıldı...
Sayfa 249Kitabı okudu
Beyninizin derinlerinde, gözünüzün hemen arkasında bölgede gömülü duran hipofiz bezi, ancak bir kuru fasulye tanesinin yarısı büyüklüğünde olduğu halde, etkileri çok büyük olabilir. Alton, İllinois'de yaşamış olan Robert Wadlow, gelmiş geçmiş en uzun insan olarak bilinir. Wadlow'un hipofiz bezi kaynaklı sorunu, büyüme hormonunun durmaksızın ve aşırı miktarlarda üretilmesine bağlı olarak, kendisinin de sürekli büyümeye devam etmesiydi. Utangaç ve neşeli bir kişiliğe sahip olan Wadlow sekiz yaşına geldiğinde boyu 2 metre10 santimetreye, liseden mezun olduğu 1936 yılında ise yaklaşık 2.5 metreye uzamıştı. Ve bu uzamanın tek nedeni, kafatasının ortasında duran küçücük fasulye tanesinin biraz fazladan ürettiği kimyasallardı. Wadlow'un büyümesi hiç durmadı; geldiği en yüksek noktada ise boyu 3 metreye yaklaşmıştı. Şişman olmadığı halde ağırlığı 230 kilo, ayakkabı numarası 75'ti. Yirmili yaşlarının başlarında artık büyük zorluklarla yürüyordu. Vücudunun desteklemek için kullandığı bacak destekleri önce tahrişe, ardından ciddi bir enfeksiyona neden oldu. Bunun sonucunda gelişen kan zehirlenmesi (sepsis) ise henüz yirmi iki yaşında olduğu 15 Temmuz 1940'ta uyuduğu sırada yaşamına son verdi. Öldüğünde boyu 2.72 metreydi. Herkes tarafından sevilen Wadlow, doğduğu yerde hala anılır.
Sayfa 144 - DOMİNGO YAYINLARIKitabı okudu
Ortadoğuda şehir mezarlığıdır ülkeler. Bu coğrafyada aklını kullanacak yer yok diye delirirsin. Umut Akbaş |SEPSİS
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.