"İşte İbo'nun ayağını bastığı toprak: dağ ve zindan...
işte direncin karşısında zalimin çaresiz kalışı...
ve işkenceye karsı direnişiyle efsanelesen bir hayat..."
Oğlunun karşısında sanki kanı kurumuştu Ali Kaypakkaya'nın. Karşısında o yiğit, o dal gibi oğlunun yerine kesilmiş delik deşik edilmiş insan parçacıkları duruyordu. Boğazı ve gırtlağı tamamen çürümüş ve simsiyahtı.Sanki çembere alınmış da sıkılmış gibiydi. Daha sonra da kesilip parçalanmıştı boğazı. Omuzlarında göğsünde sürüyle delik vardı.
Görüntüler karşısında İbo'yu tabutuna yetiştiren hamal ağlamaya başlamıştı. Ali Kaypakkaya ona parasını vermek istemişti, adam almamıştı. ''Bu bizim insanlık görevimiz demişti.''
Sokaklarda
Devriyeler geziyor
Yeni komutlar geliyor tümenlerle köylülerle ilgili
Çifter çifter nöbette fabrika önlerinde polisler
Açlığın,zulmün,karanlığın
Yanı başında yeni bir yara: ihanetler ..”