Sadeliğin üstünlüğünü, ayrıcalığını anlayabilmesi için otuz iki savaş çıkarması, ölümle bütün anlaşmalarını bozması, ün denilen pisliğe bir domuz gibi bulanması ve tam kırk yıl yitirmesi gerekmişti.
Bir seferinde ağabeyi aşk oyunlarını en ufak girdisine çıktısına varıncaya dek anlatırken, Aureliano onun sözünü kesip, nasıl bir şey oluyor? diye sordu. Jose Arcadio duraksamadan yapıştırır yanıtı:
Yer sarsıntısı gibi tıpkı.
Fakat bir düzen, bir zemin, bir yol gösterilmedikçe askerin inandığı tek özgürlük Anatole France'ın tanımladığı özgürlük olacak: Zenginlerle fakirlerin eşit derecedeki köprü altında yatabilme özgürlükleri.
Tüketen insanın üreten insandan daha değerli olduğu bu yanlış ve ahlaksız döneme tahammülüm kalmamıştı artık. Değişmiştim. Mardin beni değiştirmişti. İnsanlar bunca acı çekerken en iyi suşinin nerede yenilebileceğini konuşanlara dayanamıyordum.
Sevişirken iç içe geçen, solukları karışan, birbirine en yakın hale gelen insanların, sonradan bu kadar yabancılaşmasına, hatta can yakmaya çalışmasına hep hayret etmişimdir. Önce en büyük haz, sonra en büyük can yakma, ne tuhaf.