Yaşama lezzetini hakikaten kaybettiğim günler varsa bu geceden sonraki günlerdi. Biz evvelâ kelimeleri öğreniriz; sonra yaşadıkça teker teker mânalarını.
"Her an, bir şey olacak diye yaşamak! Bilmezsin bu, içinden nasıl yıkar? Bir çuval talaş, bir kül yığını yapar. Ne irade, ne akıl, ne mantık, ne dünü hatırlamak, hiçbir şey onun önüne geçemiyor."
Bu duygumla kendi kendime "belki ölüm dediğimiz şey böyledir. Tül kadar ince ve bulanık bir zarın arkasında gizlenmek, oradan etrafı dinlemek, görmek, oradan sevdiklerine hasret çekmektir" diyordum.
"Bazen kendimizi kâfi derecede sevmediğimizi sanıyorum. Hele insanı, düşüncemin etrafında toplanacağı insanı bir türlü bulamıyorum. Kimin için yaşayacağım, kimin için çalışacağım? Bu nasıl bir mahlûktur? Dünyası nedir? Ne düşünür? Nasıl yaşar? Ne yapar? Bunu bilmiyorum. Kaldı ki, hadiseler bu süratle giderse, bu insanı hiçbir zaman bulamayacağım gibi geliyor bana.."
- Hürriyet ilân edildi!..
- Edildi, daha birkaç defa da ilân edilir, ama yine hür değiliz. Hele bu işlerde asla! Fikirler arkalarında kendi kalabalığını isterler. Onu bulamazsa konuşan hür olmaz.