Hayat, ölümün şerefine yazılmış bir kasideden başka bir şey değildir.
Sayfa 97 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
Reklam
Emil Ludwig (Alman Tarihçisi)
Türkiye'yi ilk ziyaret ettiğim zaman, İstanbul'da iki Türkçe kelime öğrenmiştim: "Çabuk" ve "yavaş" . . . Eski devir pek "yavaş" gidiyordu ve o zaman arabacılara "çabuk" demek zorundaydım. Bu defaki ziyaretimde öyle bir hıza tanık oldum ki, şoförlere "yavaş" demek zorunda kaldım. Cumhurbaşkanı GAZİ HAZRETLERİ tarafından kabul olunmak şerefine eriştim. BÜYÜK ADAM'la iki saat kadar konuştum. GAZİ HAZRETLERİ bana, Goethe'nin bir sözünü hatırlattı: "İnsanlar aynı zamanda düşünürler ve harekete ge­çerler." Gazi ile konuşma o kadar kıymetlidir ki, bunu kelimelerle anlatmaya imkan yoktur. Bütün dünya, Gazi'nin yalnız çalışmalarını bilir. Fakat ben, kendileriyle görüşürken dünyanın bilmediği diğer büyük özelliklerini keşfettim: Gazi Hazretleri, çalışkan oldukları kadar da bir fikir adamı idiler. Gazi Hazretleri'ni Mussolini ile karşılaştıramayız. Çünkü girişimlerin temeli, sosyal kuruluşları ve hareket şekilleri bakımından Türk Milleti ile İtalyanlar arasında açık farklar vardır. Her ikisi de milletlerine yeniden hayat ve kudret vermek istiyorlardı: fakat içinde bulundukları durum ve şartlar kıyaslanamazdı. (1929)
"Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir. İnsan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir in­sanın, hiçbir eğlencenin seni canlandırmayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla
Kulun Rabbine karşı edebi, kalbini masivâya kaymaktan ve ilâhi gazabı gerektirecek hatalara meyletmekten alıkoyması ile mümkündür. Kul, Kur’ân-ı Kerîm’i tefekkür ve tedebbür ettikçe edebte derinleşir ve nihayet şu ayette ifade edilen kişilerden olma şerefine nâil olur: “Allah anıldığında yürekleri titreyen, Allah’ın ayetleri okunduğunda da ayetlerin imanlarını artırdığı mütevekkil kullar…
Hayat, ölümün şerefine yazılmış bir kasideden başka bir şey değildir.
Reklam
406 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.