Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şerif ERTAŞ

Şerif ERTAŞ
@serif_ertas
memur
Rize
Diyarbakır, 20 Mart 1992
15 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Bizim davamız İslam'dır. Gayemiz Allah'ın rızasını kazanmaktır. Hedefimiz Hak nizamı hâkim kılmaktır. Arzumuz tüm insanlığın saadetidir. Yolumuz cihattır. Yolumuz ikna metodudur. İnsanlığın kurtuluşu ancak İslam ile mümkündür. İslam ise Allah yapısıdır . Dolayısıyla mükemmeldir. Eksiklik ve fazlalık kabul etmez. Bu dava için çalışmak herkese nasip olmaz. İster gecenizi gündüzünüze katıp çalışın, ister yan gelip yatın, Bu hak davanın başarısını ne bir gün öne alabilirsiniz, ne de birgün geçiktirebilirsiniz. Bütün mesele bu şerefli davada nasıl bir imtihan vereceğimizdir.
Reklam
Bugün yeryüzünde herhangi bir kimsenin bir yerden bir yere gidebilmek için alacağı uçak bileti IATA adlı uluslararası bir kuruluşun kontrolündedir. Dünyanın her yerinde, havayolu şirketleri bilet ücretinin takriben yüzde 9'unu IATA'ya vermek zorundadır. Yoksa bir yerden bir yere gidilemez. Uçağın herhangi bir havaalanına inmesi dahi
Bu dünyayı emperyalistler kurdu. 1945'te Roosevelt, Churchill ve Stalin, Rusya'nın Kırım bölgesinde Yalta Limanı'nda bir araya gelip “Yeni Bir Dünya" tasarladılar. Sözde insanlık artık huzur, barış ve saadete kavuşacaktı. Bu süreçle başlayan soğuk savaş, 1989'da komünizmin iflası ve Sovyetlerin dağılmasına kadar neredeyse

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Zor bir yolda yürümek mecburiyetinde olanlar, önce gönüllerinde ve zihinlerinde yol almak zorundadırlar. Evvela, “Bu yolu ben nasıl aşarım' korkusundan kurtularak yola çıktıklarında görürler ki, yol ne kadar zor olursa olsun bir müddet sonra aşılmış, yürünmüş ve hedeflenen yere gidilmiştir. İşte o zaman yüreklerinde, aslında engellerin zannedildiği kadar zahmetli olmadığına ve bütün sıkıntılı yolların aşılabileceğine dair bir iman doğar.” Davam, Necmettin Erbakan
Güneş doğduğunda nasıl karanlıklar yok oluyorsa dünyamızdaki her türlü baskı, zulüm ve haksızlık da inananların çalışmalarıyla yok olacaktır. İnanıyorsanız en üstünsünüz. Zafer ise elbette inananlarındır ve zafer vakındır. İşte bizim davamız budur. Ne mutlu bu hak davada canla başla koşanlara.
Reklam
Bir insanın tek başına bütün bu hizmetleri yapmasi mümkün olmadığına göre, hep birlikte ve teşkilatlı çalışmak mecburiyetindeyiz. Bunun için disiplin ve ciddiyet şarttır. Teşkilatın her kademesindeki çalışmalarda tertip, düzen ve disiplini sağlamak zorundayız. Tertipsiz, düzensiz ve disiplinsiz bir çalışma asla sonuç getirmez.
Abdülhâkim Arvasi Hazretlerini, insanları irşat etmesin, şuurlandırmasın diye, önce başka beldelere sürmek istediler. Ancak, görevini orada da yapar, insanlara cihat şuuru aşılar diye, hafiyeler eşliğinde bir eve kapattılar. Gözetim altında olmak şartıyla haftada bir hava almak için evden dışarı çıkmasına izin veriyorlardı. Bir gün dışarı çıktığında evinin önünde pazar kurulduğunu gördü. O sırada cahil bir köylü o nur yüzlü adamı görünce kim olduğunu merak edip sordu. “Abdulhâkim Arvasi” dediler. Bunun üzerine hafiyelerin arasından sıyrılarak, o mübarek zatın önüne geçti: “Çok perişan hâldeyiz, şu ümmete dua et!" dedi. Arvasi Hazretleri, ona baktı. Sonra pazar yerinde bulunan insanları işaret ederek: “Erişilmeden dua edilmez, edilse de kabul olmaz." dedi. Onun için dertsiz ve İslam'dan uzak bir hayat yaşayan halka ne kadar dua etsek de fayda etmez. Bu yüzden İslam düşmanları, cihadın muhteviyatını anlamamıza ve uygulamamıza engel olmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. "Efendim biz cihat edeceğiz ama engel oluyorlar.” diyorlar. Elbette olacaklar. Tarihimizden biliyorlar ki cihat şuurumuz uyanırsa kurdukları bâtil düzenleri tamamen yok olacaktır.
Siyonizm, diğer ibadetlere karışmıyor, ancak sıra cihada gelince mani olmak için her şeyi yapıyor. Bütün gücünü seferber ediyor. İstediğin kadar namaz kıl, oruç tut, ona karışmıyor. Ama devlet nizamına, devlet yönetimine gelince İslam'ı sokmuyor. Bunun için 200 yıldır irtica kampanyası yapıyor. Müslümanları sadece namaz kılan birer köle haline getirmeye çalışıyor. O hâlde biz ne yapacağız? Hukukta bir kural vardır: “En kuvvetli delil düşmanın şehadetidir." diye. Mademki düşman en çok cihattan korkuyor, o zaman biz de en çok cihada sarılacağız. Aksi hâlde dünyada zaten ezildiğimiz yetmezmiş gibi bir de ahiretimizi de kaybederiz. Bu durumda cihattan başka hiçbir çare de yoktur.)
İnsanlığın saadete erebilmesi için; yeryüzünde yanlışın değil doğrunun, çirkinin değil güzelin, kötülüğün değil iyiliğin, zararlının değil faydalının, zulmün değil adaletin hâkim olması için bütün gücümüzle ve teşkilatlı olarak çalışmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde, sömürücü sermayenin ve rantiyecilerin her ay millete hizmet için toplanan vergileri, fakir fukaranın hakkıni alıp götürmelerine seyirci kalmış oluruz. Yapılan zulme ve sömürüye farkında olmadan imkân vermiş, dolaylı olarak desteklemiş oluruz. Bu yüzden diyoruz ki: “Hakk'ın hâkimiyeti için çalışmamakla, bâtılın hâkimiyeti için çalışmak arasında fark yoktur."
"Ben, yer ve gökte yerleşemedim. Fakat mümin kulumun kalbine yerleştim." Hulul ve vahdetu'l vücudu savunan çevreler bu söze dayanarak hulul ve vahdetu'l vücut tezini güçlendirmeye çalışırlar. Hâlbuki hadis dedikleri bu sözün senedi tüm muhaddislere göre sahih olmadığı gibi, metninin ifade ettiği mana da İslam'ın temeline zıttır. Çünkü İslam tevhid dinidir. İslam'a göre Allah(c.c) her şeyin yaratıcısıdır. Dolayısıyla Allah(c.c) yarattığı mahlûkun içine girmez. Bu düşünceyi savunanlar vahdetu'l vücut ve hulul ehlidir. Bunların küfrü Yahudi ve Hıristiyanların küfründen daha belirgindir. Zira bunlara göre her şey Allah(cc) olduğu gibi, Allah(c.c) kendi yarattığı mahlûkun içine de girer. Malum bu düşüncenin küfrü güneş gibi açıktır.
Reklam
"Şehid kendi akrabasından yetmiş kişiye şefaat eder.” Kulluk görevini yerine getirmeye gayret etmeyen çevreler bunun gibi hadisleri delil göstererek şöyle derler: "Biz her ne kadar kötü işler yapıp ibadet yapmasak da yine de Allah(c.c) bizleri büyük velilerin ve şeyhlerin şefaatiyle affedecektir. Onlarin vasıtasıyla bizleri cennetine
"Kıyamet kopmaz, ta ki güneş batıdan çıka na kadar." Bazı nurcu geçinenler deccalin yapacağı her şeyi tevil ettikleri gibi güneşin batıdan çıkmasını da tevil ederek şöyle derler: "Güneşin batıdan çıkması demek zamanla İslam'ın batı devletlerinde kabul edilmesi demektir. Dolayısıyla hadis İslam'ın güneşinin batıdan çıkacağını ifade eder.” Hâlbuki hadisin siyak ve sibakı bunların yaptıkları tevilin yanlış olduğunu ispatlar. Çünkü güneş batıdan çıkınca tövbeler kabul olmaz, der. Bu demektir ki, güneşin batıdan çıkması hakikidir. Mecaz değildir. Malum karine olmadan hakikati bırakıp mecaza gidilmez. Ancak güçlü bir delil varsa o zaman mecaza gidilir. Acaba neden bunlar bu acayip tevillerle bu hadisi tahrif ederler? Güneşi her gün doğudan çıkaran Allah(c.c) batıdan da çıkaramaz mı?
"Allah(c.c), Âdem'i kendi suratı üzerinde yarattı." Bazı müşebbihe çevreler bunun gibi hadisleri delil tutup Allah(cc)'ın sureti var, diye iddia ederler. Hâlbuki hadisteki zamir Allah(c.c)'a değil Âdem'e racidir. Manası şöyle olur: "Allah(cc), Âdem'i olduğu şekil üzere yaratmıştır.” Öteki insanlar gibi rahimde değişik merhaleler geçirerek yaratmamıştır. Bilakis ruh üflendiğinde tam kişiliğe sahipti. Kendi zürriyeti gibi önce su, sonra kan pıhtısı, sonra et parçası merhalelerinden geçmemiştir. 27- "Eğer İsrailoğulları olmasaydı, et koklanmazdı. Havva olmasaydı, kadın kocasına hainlik yapmazdı." Bazı hasta kalpli insanlar bu hadisi delil gösterip, Hz. Havva'yı ve tüm kadınları kötülerler. Bazıları da Hz. Peygamber(s.a.s)'in kadınları küçümsediklerini söylerler. Hâlbuki hadisin manası şöyledir: “Eğer israiloğulları eti evde saklayıp koklattırmasaydılar ve bunu böylece adet haline döndürmeseydiler, bu konuda topluma kötü örnek olmasaydılar, eti stok edip koklattırmazdı. Eğer Havva ağaç yemeyi Âdem'e süslendirmeseydi, şu andaki kızları, kocalarını sözleriyle ve fiilleriyle rahatsız etmezlerdi." Yani hadis erkekleri teselli edip kadınlara karşı iyi davranmalarını tavsiye eder. Ve der ki, bu kadınların bazı küçük hatalarını affedin. Zira kadınların tabiatında bu küçük hataları yapma mevcuttur. Büyük anneleri Hava da böyle küçük hataları yapmıştır. Hz. Âdem onu affetti. Dolayısıyla kadın zayıftır. Bazen kadında gördüğümüz kusurları aczi yetinden olduğu için onu affedin, demek ister.
"Kim içtihatta doğruya isabet ederse iki sevap, hata yaparsa bir sevap alır." Bazı kendini yanlış anlayan çağdaş müçtehitler, bu hadisin zahirine dayanarak kendi yaptıkları içtihatların doğru olduğunu savunurlar. Biz İslam'ın mühim konularında şayet konuya isabet edersek iki sevap, hata yaparsak bir sevap alırız, deyip adeta fetva makamı olarak kendilerini lanse ederler. İlimleri ise ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar azdır. Hâlbuki bu hadis, ilmi melekesi güçlü olan müçtehitlerden bahseder. Zira içtihat derecesine haiz olmayanın fetvaya kalkışmasının sonu felaket ve helaketle neticelenir. Çünkü Allah Rasulü (s.a.s) başka bir hadiste, "Fetvada cüretli olanlar cehennemi boylarlar.” buyurur. İmam Şafi risalesinin 53. sayfasında şöyle der: “Kişi, bir konunun ehli olmadan buna rağmen bildiğini iddia ederse bu kişi böyle konularda isabet etse de yine de doğru değildir."
"Kim benim velilerime karşı düşmanlık beslerse, karşısında harp ilan ederim.” Bazı sofi çevreler kendilerini Allah(c.c)'ın velileri sayarak kim bize karşı gelip, bizim fikirlerimizi kabul etmezse, bizi sapıklıkla itham ederse o Allah(c.c)'a karşı savaş ilan etmiş olur deyip bu hadisi istismar ederler. Hâlbuki bu hadis tüm şirk çeşitlerini tanıyıp ve reddeden, takvayla kalkıp takvayla oturan hakiki muvahhid Müslümanlardan bahseder. Yoksa tağutu tanimayıp, sağ partilerini destekleyip, demo İslam'ı yaşayan sofizm hareketine mensup olanları söylemez. Çünkü veli Allah(c.c)'ın dostu ve adım adım Kur'an, sünneti takip edip, Allah cc'ın sevmediği demokratları reddedenler Allah Celle Celalühü şöyle buyurur: "Veliler o kimselerdir ki Allah'a iman etmişler ve takvaya ulaşmışlardır.” (Yunus 63) Malum takva şirkten, günahtan ve şüpheli şeylerden sakınmaktır. Dolayısıyla kim şirk ve şirk ehlinden teberri etmezse bırakın veli olmasını, ehl-i tevhid bile değildir. Dolayısıyla çağdaş tağutlarla el ele dolaşanları reddetmek imanın özüdür.
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.