Günlerin getirdiği 'yavaşla'mayla beraber 'tüketme' ye karşı koymalarım okuma alışkanlığıma da yansıdı ve 'okudumbitti, sıradaki gelsin' yerine 'sindire sindire okuma, bünyeye satırları nüfuz etme'ye doğru bir dönüşüm başladı. Bu dönüşümden ilk nasiplenen de 79 sayfalık 'Kendiyle Dost Olmak' adlı kitap oldu. Şu bulunduğumuz zaman dışında okumuş olsaydım, bu kısa kitabı 1-2 günde bitirir, kitaptan aklımda kalan bir kaç şemayla yetinir hemen başka bir kitaba geçerdim. 'Yapma bunu bana' dedi elimdeki kitap ve "hem aldığın kararları 'deneyimlemek' hem de kendinle dost olmak istiyorsan beni bi solukta okuyup kenara bırakma" dedi. Denedim.. Satırlarla buluşmak için kendime zaman sınırlaması koymadım, kendimi şartlamadım. Akışa bıraktım ve kendiliğinden uzandı elim, kalbim, zihnim kitaba.. Altını çizdiğim yerleri farklı zaman dilimlerinde tekrar tekrar okudum. Satırlar içime işledi, bir süre orada durdu, demlendi ve benden akmaya başladı. Bunu hissettiğim zaman 'işte buymuş' dedim 'kendinle dost olmak da böyle birşeymiş.' Kendini tüketmeden, aşırı öz sevgiye boğulmadan, gerektiğinde kendine mesafe koyarak ama hep kendinde olarak bi ilişki kurmakmış kendinle..