Ahhh, dostların çokluğu ile yalnızlığın mevcudiyeti arasında hiçbir alaka olmadığını zamanla anlayacaksınız.
Ne diyordu şair, ne zaman bir dosta gitsem evde yoklar…
Kalbim, tüm vücudum içerisinde, hassaten jeolojik bir öneme sahiptir. Şimdi şu çorak halini görünce insanın inanası gelmiyor tabii ama sizi temin ediyorum, buralar eskiden hep dutluktu. Öyle ki, bakmaya doyamazdınız.
Beş dakika gecikince,"Kusura bakma" dersin;birine kazara bir omuz geçirince dersin,üstüne yanlışlıkla çay dökünce dersin.Fakat insanın kalbini dağlayınca denir mi?Yine de kusura bakmadım.Sadece kusura değil,kimselere bakmadım,kendime bakmadım.
Ama işte sevgili gönülde meftun olunca bırakıp gidemiyorsun be Hakkı Amca, söküp atamıyorsun, kalbin de, kabrin de nakli mümkün ama aşkın nakli olmuyor.
"Bir Attila Ilhan alabilirsin araya;
'Çünkü ayrılık da sevdaya dahil '
de bunları.
Temizle kalbini
Yılmadan bıçağın ucuyla falan,canını acıta acıta da olsa uğraştığında,
ta içine çöreklenmiş o tortuyu kaldırabilirsin.."
Otuz yaşındaydım. Ama kırk yaşında, elli yaşında da olsan annen hayattaysa ona hep ihtiyaç duyuyorsun. Annen yaşadığı sürece elini ona doğru uzatıyorsun, tutmak istiyorsun.
"Anlamak için,yaralanmayı göze alıp yaklaşmak,gözünün kenarındaki çizgiler arasında kendine bir yer edinmek,o çizgilerin her birinin kaç yıl, kaç acı, kaç hayal kırıklığı, kaç yitim, kaç sızı ettiğini hesaplayıp yerleşmek göz kenarına..."