Hane ayrı bir dünyadır a dostum. Bize hikaye gelir. Kapalı kapılar ardında hanelerde neler olduğunu bir duvarlar bir de duvarların içindekiler bilir...
... kırk yaşında, elli yaşında da olsan annen hayattaysa ona hep ihtiyaç duyuyorsun. Annen yaşadığı sürece elini ona doğru uzatıyorsun, tutmak istiyorsun.
Yine bir hüzün dolu kitapla karşımıza çıktın Şermin Yaşar.
Acıyla beslendiğini , acıyla hissettiğini hissettirdiğini o kadar derinden hissettim ki bu eserinde ..
"İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi " cümlesi yankılandı beynimde.
Nasıl da acılarımıza dokunuyorsun , hüznün başrolünde oynuyorsun hayır oynamıyor adeta yaşıyorsun ..
Aşklarimizla, huzunlerimizle, gülüşlerimizle sardin sarmaladin bizleri . Okuyanları ve biz okurları ..
Kısa bir itiraf da bulunmak istiyorum.
Normal de bir kitabı bitirme isteğiyle yanıp tutuşur sabırsızlıgimla çekilişki yaşarım iki taraflı. Ama bunu başucu kitabı yapmak sindire sindire okumak istedim. Bitmesini istemedim o yüzden zor da olsa uzak durup demlenmek istedim.
Acılarımızla, sevinçlerimizle birkez daha demlendik..
Teşekkür ederim Şermin başkan yine yaptın yapacağını tuttun yüreğimizden sevdirdin acılarımızı . Ve ben kendimi
"Tarihî Hoşça Kal Lokantası'nda o tek kişilik masada bıraktım.
Demlenmek üzere
.
.
Kitapla kalın
Beş dakika gecikince, " Kusura bakma " dersin; birine kazara bir omuz geçirince dersin, üstüne yanlışlıkla çay dökünce dersin.
Fakat insanın kalbini dağlayınca denir mi?