Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eli kaybettiğimizde,son kartımızı oynadığımızda bazılarında -herkeste değil,herkeste değil- göklerde bir şeylerin oyunu baştan başlatacağı, keyfi olarak kartları yeniden dağıtmaya karar vereceği,zarı yeniden atacağı fikri kalır ve bu,hayatımızın hiçbir anında ne kutsal bir müdahale ne de kutsal bir varlık hissetsek de,kutsallığın müdahalesini kesinlikle hak etmediğimizin farkında olsak da hatta yaşamımızı oluşturan hata ve yanlışların toplamını göz önünde bulundurarak başkalarından daha az hak ettiğimizi anlasak da böyledir.
Sayfa 223Kitabı okudu
İlaçla tedavi yönteminde, depresyonun da tedavisinde yaygın olarak kullanılan ve genelde SSRI olarak adlandırılan, serotonin miktarını artırmaya yönelik ilaçlar ve benzodiyazepin grubu ilaçlar kullanılıyor. Benzodiyazepinler yine sinir hücreleri arasında- ki iletişimde görev alan bir diğer nörotransmiter olan gama amino būtirik asitin (GABA) etkisini artırarak hastanın rahatlamasını sağlıyor. Antidepresanların etkilerinin görülebilmesi için 2-4 hafta süresince alınmaları gerekirken, benzodiyazepinler alındıktan sonraki 10-30 dakika içerisinde etkilerini gösteriyor. Bu gerçek de özellikle panik ataklarının tedavisinde kullanımlarını yaygınlaştırmış. Bununla birlikte benzodiyazepinlerin pek çok hastanın bilmediği yan etkileri var. Endişe bozukluğunun genelde kronik bir rahatsızlık olması bu ilaçların uzun süreli alınmasını gerektiriyor. Bu da hem psikolojik hem de fiziksel birtakım yan etkilerin ortaya çıkma olasılığını artırıyor. Günümüzde bilim insanları ve araştırmacılar, benzodiyazepin grubu ilaçların bu yan etkilere sahip olmayanlarını geliştirilmeye çalışıyor.
Sayfa 122 - 123Kitabı okudu
Reklam
Stresli, öfkeli veya üzgün olduğunuzda yemek yemeyin. Olumsuz bir duygusal durum, bağırsak-mikrobiyota-beyin ek­seninin dengesini bozabilir. Bağırsaklarınızı daha geçirgen hale getirir; bağırsağa dayalı bağışıklık sistemini harekete geçirir ve bağırsak duva­rında bulunan endokrin hücrelerini stres hormonu olan norepinefrin ve serotonin gibi sinyal moleküllerini sagılamaları için tetikler. Aynı zamanda bağırsaklarınızdaki önemli mikropların, özellikle laktoba­sillerin ve bifidobakterilerin sayısını azaltabilir. Tüm bunlar, bağırsak­larımızdaki mikropların davranışlarını önemli ölçüde etkileyebilir. Bu yüzden, yemeğe oturmadan önce bedeninizi ve zihninizi dinle­yerek o anki duygularınızı anlamaya çalışın. Stresli, endişeli veya öfke­liyseniz bağırsaklarınızdaki hengameye bir de yemek eklemekten ka­çınmaya çalışın.
Fisher'in bir diğer varsayımı da serotonin miktarının âşık beyinlerde daha düşük olacağı şeklindeydi. Bu düşüncesinin nedeni Aşıkların neredeyse uyanık oldukları her an sevdiklerini düşünmesiydi. Bu nedenledir ki deneklere sorulan ilk sorulardan biri "sevdiğini günde ne kadar düşünüyorsun" şeklindeydi. Yeni âşıkların tamamına
Sayfa 87 - 88Kitabı okudu
Serotonin mükemmel bir bağırsak-beyin sinyal molekülüdür. Serotonin içeren hücreler, bağırsaklarımızda bulunan küçük beynimi­ ze ve kafatasımızdaki büyük beynimize karmaşık bir şekilde bağlıdır. Bu bağırsak kaynaklı serotonin sinyalizasyon sistemi gıda, bağırsak mikropları ve bazı ilaçlarla ilgili bağırsaklarda geçen olayları sindirim sistemimizin çalışmasına ve hissettiğimiz duygulara bağlamada önemli bir rol oynar. Öte yandan, bağırsak ve beyinde bulunan sinirlerdeki az miktardaki serotonin de önemli işler görür: Bağırsaktaki serotonin içeren sinirler peristaltik refleksin düzenlenmesinde önemli rol oynar; beyin­ deki sinir hücresi kümeleri ise beynin çoğu bölgesine sinyal göndererek iştah, ağrı duyarlılığı ve duygu durumu gibi çok çeşitli yaşamsal işlevler üzerinde etki yaparlar.
Dopamin ihtiyacınız olan şeyleri bulduğunuzda hissettiği­niz keyfi üretir. “Evreka! Buldum!” hissi.  Endorfin acıyı fark etmenizi engeller. Öfori ya da coşku, zindelik hissi olarak da bilinir.  Oksitosin başkalarıyla güvende olma duygusunu üretir. Bağ kurmakla ilişkilidir.  Serotonin başkaları tarafından saygı görme duygusunu üretir. Gururla ilişkilidir.
Reklam
Size mutluluğun resmini çizemem ama formülünü verebilirim.Dopamin,serotonin ve diğerleri.. Vücudunuzdaki dopaminin yarısı beyninizde,yarısı da bağırsaklarınızda üretilmektedir. Ve mutluluk iskender yemek olabilir:)
vücuttaki serotoninin yüzde 95'inin aslında bağırsakta bulunan özel hücrelerde yer aldığını biliyoruz ve bu serotonin içeren hücreler yedikle­ rimizden, bazı bağırsak mikrobu türlerinin saldığı kimyasal maddeler­ den ve bu hücrelere duygusal durum i le ilgili bilgilendirme yapan beyn i n kendilerine gönderdiği sinyallerden etkilenirler. En dikkat çekici olan şey ise bu hücrelerin beynin duygu düzenleyici merkezlerine doğrudan sinyal gönderen duyu sinirlerine sıkı sıkıya bağlı olmasıdır ki bu da onları bağır­ sak-beyin ekseni içerisinde önemli bir kavşak yapar. Bu stratejik konum nedeniyle, bağırsak mikropları ve metabolitleri, depresyonun gelişiminde, şiddetinde ve uzunluğunda önemli ve büyük ölçüde fark edilmemiş bir rol oynamaktadır.
Hastalara genellikle söylenmez ama SSRI'ların çoğu erkeklerde cinsel performansı, kadınlarda orgazmı ve her iki cinste de cinsel arzuyu etkileyebilir. Aynı zamanda önemli kilo artışına yol açabilirler. Son olarak da SSRI'lar bazı başka ilaçlarla, özellikle de başka antidepresanlarla birlikte alındığında tehlikeli olabilir çünkü çok fazla serotonin zararlıdır ve ölüme bile yol açabilir.
Sınıflarının hayranlık duyulan liderleri olan, "utangaç, duyarlı" Çinli çocukların (birinci bölümde anlatılan çalışmaya göre) serotonin düzeylerine bir göz atın. Onların, Kanada'da sınıf hiyerarşisinin en altında bulunan, benzer yaşıtlarını düşünün. Belki de SSRI'lara ihtiyacımız yoktur. Belki ihtiyaç duyduğumuz şey, sadece saygıdır!
Reklam
Serotoninimiz düşük olduğu için daha az baskın olduğumuza yönelik varsayımlar olduğu görülüyor. Ancak belki bazı durumlarda serotoninimizi azaltan şey, kusurlu olduğumuzu hissetmek ve baskınlık hiyerarşisinde alt seviyelerde kalmakdır. Düşük bir serotonin düzeyi, depresyon ve diğer her şey, HDK'lerin bu kültürde "küçümsenmesinden" kaynaklanıyor olamaz mı?
Aşırı uyarılmışlığın kaçınılmaz olduğu anların, günlerce yüksek kortizol düzeyine ve aylar ve yıllarca düşük serotonin düzeyine neden olmasına izin vermememiz gerekir. Bunu aşabilirsek, durumu hala düzeltebiliriz. Ancak bu biraz zaman alır ve bu düzeltmeyi yapmak için bir süre ilaç kullanmamız gerekir.
Kramer, aşırı uyarılmışlığa yönelik bir yatkınlığın ve depresyonun serotonin düzeyleri normale döndürülmezse ciddi ve kalıcı zarar verebileceğineilişkin bulgular paylaşmıştır. Yani güvende, dinlenmiş ve serotonin açısından güçlü kalmalıyız. Bu, bizim kişiliğimizin avantajlarını kullanabilmemiz ve incelikleri takdir edebilmemiz için gereklidir.
Bu iki çalışmada önemli olan, sorunun kalıtsal değil, çocuklukta kronik aşırı uyarılmışlık, stres veya travma sonucu ortaya çıkan bir durum olduğunu ortaya koymasıdır. Aynı iddiayı ikinci bölümde de gördük. Duyarlı çocuklar, kısa süreli uyarılmış durumları ve artmış adrenalini daha sık deneyimlese de güvende hissettiklerinde sorun yaşamıyorlardı. Ancak duyarlı bir çocuk (ya da herhangi bir çocuk) güvende değilse kısa süreli uyarılmışlık, artmış kortizolle birlikte uzun süreli uyarılmışlığa dönüşebiliyordu. Sonuç olarak (maymunlarla yapılmış çalışmalara göre) serotonin de tükenir.
İlginç olarak ilk travmatize olduklarında, kortizol gibi stres hormonları da artar. Ancak zamanla, özellikle de tecrit edilme gibi diğer stresörlerin etkisi ile, serotonin düzeyleri düşer. Bu durumda maymunlar kalıcı olarak daha tepkisel hale gelir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.