Kitabı hiç bilmeden, sadece ismini duyduğumda "deli" kadınları farklı düşünmüştüm. Toplumun dışında kalmış, standartlara uymayan ama başarılı kadınlar. Öyle hayal etmek istedim belki de. Hikayeler ise bambaşkaydı. Deli değil delirtilmiş kadınların hikayeleri.
Sırf kadın oldukları için hayatları kabusa dönmüş kadınların kanlı, lanetli, ölümlü, en iyi ihtimalle yalnızlıkla harcanan hayatlarının hikayeleri.
Annelerinin intiharını, ölümünü omuzlarında taşımak zorunda kalan kadınlar, babalarının şiddetine, tacizine, tecavüzüne uğrayıp bununla yaşamaya çalışan ya da yaşayamayanlar, yalnız kalmış ya da yalnızlaştırılmış kadınlar... Çeşitli şekillerde delirtilmiş kadınlar.
Bazılarını okurken hıçkırarak ağladım, bazılarını hazmetmem zaman gerektirdi, sonraki hikayeye devam edemedim. Hepsini bir şekilde ruhumda hissettim. Sanırım uzun bir süredir beni en çok etkileyen kitap oldu.
İçin için dans etmek ne tuhaf bir şeydir bilemezsin. Kimselere fark ettirmeden dans ederdim ben... İçimden. Tek başıma. Yok yok Lemon Tree romantik bir aşk şarkısı değildi. Aşkı adeta sabote ederdi
Sürekli olarak hayatımızı şekillendirmek için uğraşırız, ama ister istemez, olmaktan hoşlanacağımız insanın değil, olduğumuz insanın hatlarını, bir resim gibi kopya ederiz.