Okumak, tıpkı yazmak gibi, konuşmak gibi, duygular, düşünceler, tasavvurlar, düşler ve fikirler aracılığıyla dokunmanın bir biçimidir. Bir kitabı eline alıp sayfalarını çevirmek, ayrıca duyusal bir dokunuşla da bağlantılıdır; başkalaşmış biçimiyle e-kitap'ta da geçerlidir bu. Duyusal-ruhsal-zihinsel dokunuş, okumayı bereketli bir deneyime dönüştürür; bu deneyimin kaynağında insanın kendisine dokundurtmaya amade oluşu vardır, çünkü işaretler ona ancak o zaman tesir eder. Bir hikâye okuduğunuzu zannederken, hakikatte kendi içinizde insan olmanın açılımlarına çıkar yolunuz.
Yalnızca anlatılan hikâye değildir insanın içinde can bulan; kendi hikâyesi de canlanır, okuduğu anlatının dolayımından geçerek anlatmaya koyulur. İnsanın hayat hikâyesi, okurken kelimenin tam anlamıyla dile gelir. Harfler, onun çoktandır söylemek istediğini anlatır, ama aynı zamanda başka bir şeyler daha söylerler. Onu harflerin ayartıcı berraklığıyla kaçırıp götürür, ucu bucağı görülmez genişlikteki imkânların bembeyaz uzamına taşırlar. Orada, sezmiş ve özlemiş olduğu, ancak sahici tecrübenin mutluluk mu vereceğini hayal kırıklığı mı yaratacağını kendine sormadığı şeye dokunmasını sağlarlar. Okuma esnasında, kendi kendini biçimlendirmenin imkânları farkına bile varmadan ona doğru uçup gelirler, o da sessiz sedasız değerlendirmeye başlar bu imkânları. Kitabı çoktan indirip kucağına koyduğunda bile, imkânların açıldığı uzamda eğleşmeyi sürdürür heyecanla.
Sus, lütfen sus, sessiz olmalıyız;
Sisler içerde sis atlarına,
Seyislik eden sis adamı,
Dağılınca sis vedalaştı,
Çekildi dağına yapayanlız.
Sen ve ben şimdi baş başayız...
Berrak, güneşli bir ikindi,
Birikinti azdımızda mazi.
İstikbal diken gündelikçi terzi,
Bugün bizim evde mesaide,
Dalgın mesaya kadar hem de...
Sek sek oynuyor bahçede sükut...
Eski arkadaşı ıssızlıkla.
Umulmadık bir gün olabilir bugün
Bir çeşme gibi akabilir
Cumartesi
Çığlığındaki sessiz harfler
Dün gecenin ağırlığıdır damarlarında
Ne güzel konuşur sokak satıcıları
Fötr şapkalarıyla ne kalabalıktırlar
Ve çiçekçi kızların göğüsleri
Daha suçsuzdur kırlangıç yumurtasından
Kan var bütün kelimelerin altında
Yaprağını dökecek ağaç yok burda
Ama ışık
Yalnızca anlatılan hikaye değildir insanın içinde can bulan; kendi hikayesi de canlanır, okuduğu anlatının dolayımından geçerek anlatmaya koyulur. İnsanın hayat hikayesi, okurken kelimenin tam anlamıyla dile gelir. Harfler, onun çoktandır söylemek istediğini anlatır, ama aynı zamanda başka bir şeyler daha söylerler. Onu harflerin ayartıcı berraklığıyla kaçırıp götürür, ucu bucağı görülmez genişlikteki imkanların bembeyaz uzamına taşırlar. Orada, sezmiş ve özlemiş olduğu, ancak sahici tecrübenin mutluluk mu vereceğini hayal kırıklığı mı yaratacağını kendine sormadığı şeye dokunmasını sağlarlar. Okuma esnasında, kendi kendini biçimlendirmenin imkanları farkına bile varmadan ona doğru uçup gelirler, o da sessiz sedasız değerlendirmeye başlar bu imkanları. Kitabı çoktan indirip kucağına koyduğunda bile, imkanların açıldığı uzamda eğleşmeyi sürdürür heyecanla.
"Yüklemsiz özensiz cümlelerin içinde
Gölgesini ararken insan
Sessiz Harfler Sokağında buluyor
Yarım kalmış hikâyesini
Kim anlatıyor
Kim dinliyor meçhul..
Kim yaşıyor
Kim ölüyor fuzuli..
Kim seviyor
Kim özlüyor yalandan.."