Neredeyse 2 haftadır elimde olan bu kitabın 8 sayfalık sabun yapma kısmından sonra beynim okumayı bıraktı ve yola gözlerimle devam ettim.
Önsöz'de ve daha önce başka yorumlardan kitabın içeriğini bilsem ve Kvothe'u içeren bir sahne beklemesem de bu bildiklerim betimlemelerden sıkılmamı engellemedi eğer betimlemeleri seviyorsanız bu kitap tam sizin için ama aksiyon ya da karşılıklı konuşma arıyorsanız okumanızı önermem.
Kitap Auri'nin 7 gününü anlatıyor bu 7 günde yaptığı gündelik işleri, Kvothe'a vereceği hediyeleri seçmesini Şeyaltında yaptığı küçük gezmeleri okuyoruz benim gibi biraz da olsa Auri'nin geçmişi hakkında bilgi arıyorsanız malesef pek bilgi alamayacaksınız.
Kitap ilk başta George R. R. Martin ve Gardner Dozois'in Rogues adlı kitabı için yazılacak olan kısa öykü olsa da Rothfuss öykünün uzadıkça uzadığını görmüş ve Auri'nin öyküsünü teslim etmekten vazgeçip Bast'la alakalı bir hikaye teslim etmiş, kitabının sonunda yazarında dediği gibi Auri'nin öyküsü yazarın aklını kurcalamaya devam etmiş ve kitabı yayımlamayacak da olsa öyküyü bitirmek istemiş. Ama gel görelim ki kitap yayımlandı yazar bu kitabı bir enkaz olarak tanımlasa da yayıncı ve başka bir kaç kişi daha kitabı sevince yayımlanmış.
Eğer Kral Katili Güncesi'ni oldukça çok seviyorsanız bu kitabı her haliyle okumanızı öneririm betimlemeler uzunca olsa da Rothfuss'un sonraki kitabı çıkarmaya şimdilik niyeti yok gibi görünüyor ve bu uzun bekleyişte seriden tanıdık kimseler görmek sevenlerin hoşuna elbet gidecektir.
Merdivenin kendi içine kıvrıldığı yarı yolda bir sahanın bulunuyordu. Orada bir kapı vardı ama öyle utangaçtı ki Auri onu kibarca görmezden geldi. Genç kız ikinci merdiven boşluğunu da tırmandı ve oradaki basamaklarını yarısının da gevşek veya yerinden çıkmaya müsait olduğunu keşfetti.
Sonra tüm oynak taşları bulduğundan emin olmak için merdivenleri gerisingeri indi. Bulamamıştı. Bu son derece heyecan vericiydi. Mekân sarhoş bir teneke kadar alengirli ve bir o kadar da kurnazdı. Bir o kadar da asabiydi. Bir bahçe patikasından bu kadar farklı biryere bulmak hiç kolay değildi.
Bazı yerlerin adları olurdu. Bazı Yerler değişirdi veya adını açıklamaktan çekinirdi. Bazı yerlerinse hiç adı olmazdı ve bu daima üzücüydü. Mahremiyete düşkünlük iyiydi hoştu ama ya hiç adının olmaması? Ne kadar korkunç. Ne kadar yalnız.