Etienne ve Catherine, zavallı beygirin onların yanlarına gelmeye çalışırken, kayaların arasında sıkışıp kaldığını gördüler. Çarparak iki ön ayağını kırmıştı. Son bir gayretle birkaç metre daha sürülmüştü, ama kalçaları geçmiyordu, toprak her yerini sarmalanmış, onu bırakmıyordu. Kanayan başını uzattı, kocaman açtığı şaşkın gözleriyle, yeni bir çıkış yolu aradı. Su hızla onu kaplıyordu, ahırda ölen diğer beygirler gibi, acıklı bir hırıltıyle kişnemeye başladı. Gün ışığından uzakta debelenirken, bacakları kırılıp, hareketsiz kalan bu ihtiyar beygirin can verişi korkunç oldu. Kederli çığlığı susmak bilmiyor, yelesi sulara gömülüyor, alabildiğince açıp, ileri doğru uzattığı ağzından daha boğuk bir inleme yükseliyordu. Dolan bir fıçının boğuk gürültüsünü andıran son bir hırıltı işitildi. Sonra büyük bir sessizlik oldu.