İnsan için iki yol vardır. Biri hayat, diğeri ölüm yolu. Hayat yolu önce seni yaratan Allah’ı sevmendir. Sonra yakınını kendin gibi sevmelisin. Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmamalısın. Bu din şöyle der. Sizi lanetleyenleri siz kutsayın. Düşmanlarınız için dua edin. Çünkü sizi sevenleri zaten seversiniz. Size diş bileyenleri sevin. O zaman onlar sizin düşmanınız olmaz. Şehvetten ve dünya tutkularından uzaklaşın. Biri yanağına vurursa öbür yanağını çevir. O zaman kemâle ermiş olursun. Biri seni kendisi ile beraber bir kilometre yol yürümeye zorlarsa, onunla iki kilometre yürü. Biri senin malını alırsa geri isteme. Çünkü istememek elindedir. Biri paltonu isterse ona gömleğini de ver. Senden birşey isteyene istediğini ver ve bir daha geri isteme. Çünkü Allah verdiği rızıkların herkese dağıtılmasını ister. Onun buyruğuna göre veren mutlu olur.
Peki, kilise bu dini niçin bizim lehimize yorumluyor? dedi.
Küçük pelerinli şeytan devam etti:
- Çünkü onlar kendilerini Allah kitabının biricik yorumcuları görüyor, insanları da buna inandırıyor, böylece insanların kaderini belirleyen en yüce kurum oluyorlar. Bunun neticesinde havalara giriyor ve yoldan çıkıyorlar. Bunu gören insanlar onlara kızıp, düşman kesiliyorlar. Kilise düşmanlarına karşı zor kullanıyor, onları afaroz ediyor, ölüm cezasına çarptırıyor, diri diri yakıyor. İşte bu duruma düştükleri için dini, kendilerini haklı gösterecek şekilde yorumlamak zorunda kalıyorlar. Böylece de bizim menfaatimize çalışmış oluyorlar.
O "kilise" dediğinde de ne biçim şey? diye sordu.
- Kilise, yalanları Allah’a doğrulatan kurumun adıdır. Bu işi Allah'a dayanarak ve: "Vallahi bu şey doğrudur" diyerek yapar. Kilisenin en büyük özelliği yanılmaz olarak kabul edilmesidir. Kiliseye mensup insanlar da kendilerini yanılmaz gördüğü için ne kadar hata ederse etsin bunda diretirler. Kilise, Allah'ın kitabını doğru olarak anlamanın, Allah'ın seçtiği insanların söylediklerine uymakla mümkün olacağı düşüncesinden doğmuştur. Seçkin olduğunu iddia eden bu grup zamanla yetkilerini başka bir gruba devreder. Böylece bu grup da seçkin olmuş olur. Allah'ın kitabını güya sadece bu insanlar doğru anlar. Bunun böyle olduğuna hem kendileri, hem de başkaları inanır. Bu işi Allah'tan devraldıklarını söylerler. Böylece, kiliseye mensup olan şahıslar Allah'ın talebeleri sayılırlar. Bu mantığın bizim açımızdan faydası şudur: Kilise kendini bu şekilde tarif ettiği için söyledikleri şeyler ne kadar saçma olursa olsun, bunu savunmak zorunda kalıyorlar.
İnsan neyin iyi, neyin kötü olduğunu anlayamaz; her şey çevreye bağlıdır. Çevre insanı etkisi altına alır. Halbuki; bana göre her şey tesadüfe bağlıdır.
O zaman şunları söylüyorum kendi kendime: incele, çalış, seç. Duyşen'le Altınay'ın kavaklarını, onları çiz. En tepedeki dallara çıkmış, esrarengiz uzaklıklara büyülenmiş gibi bakan yalınayak bir çocuğun resmini çiz.