Turnam, bir gün bırakmayacağım peşini,
Cümle sevgilere, tekrar buluşmak üzre, veda.
Ormanlar, deniz çiçekleri, yunuslar
Vatanım tuz biber gibi kalbimde ama
Bu sevda başka sevda...
Güz geldi mi göçüp gidiyorsun buralardan
Mahzun kalıyor kalbim ve gözlerim..
Sen sevgileri ve yolları hatırlatıyorsun bana
Turnam, bir gün bırakmıyacağım peşini,
Ömrüm oldukça ardından geleceğim..
Bir yamalı yelkenden sular damlıyacak,
Veya gemici şarkıları söyliyeceğim bir şilepte.
Merhaba rüzgâr diyeceğim, merhaba maden kömürü
Verin elinizi,kahve kokulu sahillere.
Turnam,bir gün bırakmıyacağım peşini,
Cümle sevgilere, tekrar buluşmak üzre, veda.
Ormanlar,deniz çiçekleri, yunuslar
Vatanım tuz biber gibi kalbimde ama
Bu sevda başka sevda..
Hiçbir zaman dertsiz kalmadı gönlüm
Bir çift gözden, bir yapraktan, bir kuştan.
Daima daha taze, daima yeni baştan
Turnam bir gün bırakmıyacağım peşini,
Sen nereye, ben oraya, adım adım
İnsan sevdikçe iyileşiyor artık anladım..
Sen henüz tanımadın sevda denen yokuşu
Sen henüz yorulmadın yokuşta devler gibi
Yıkılmak üzre olan çaresiz evler gibi
Karalar bağlamadın; beni anlayamazsın
O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın
|
Susup bekleyerek yaşlanıyordu
şeylerin uğultusu arasında
içi ağırlaştıkça rüzgara çıkıyor
siliyordu kendini durma
ağrıya ağrıya nara dönüştüğünde
açtılar içinden sözler çıktı
kem sözler, kırıcı davranışların izleri
aldanma gölgesi, ondurmayan bağışlama
"gitmeliyim" çıktı, "dönmemek üzre bir daha"
"artık herkesin yüzüne
bütün düşündüklerimi"
"yalnız olmalıyım" çıktı
derinlerde sır tutmuş
bir eski sevda
youtu.be/RSscm3EtTwI?si=...
Nurullah Genç
Sana bir uygarlığı getirdim
Anlamadın
Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın
Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın
Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına
Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar
Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına
Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı
“Umut bağlanmışsa ve gönül sevmişse birini, vuslatın bestesi olurmuş kalbî dualar…”
“Beni de kalbinde götür,” yazısının tutsağı kalbim.
“Hiç solmayan çiçeğin umut çiçeği olduğunu biliyorum. Aşk gerçek mi muhal mi bilmiyorum. Duygularımı süsleyen beni hayata küstürmeyen hülyalarımın avuntusu da olmasa yalnızlık çekilir gibi değil…”
Sarı Mendil Mavi Oya kitabıyla tanıdığım yazardan okuduğum ikinci kitap #benidekalbindegötür
Annesiz ve babasızlığın hüznüyle dolu yüreğine hiç görmeden ilmek ilmek işlediği bir sevdayı sığdırır İsa.
Düzgün, iyi yetişmiş bir genç babasının vasiyeti üzre bir aile dostunun kızı ile münasip görüldüğü için başkasına bakmayı kendine haram bilmiş ömrünce saklı sevdasına günlüğüne yazdığı şiirler, güzel cümleler ile öyle bağlıdır ki bu zamanda kaldı mı böylesi dedirtecek cinsten.
Tahsil için gittiği yurtdışında yalnızlığı büyür dayanılmaz olur tam da bu sırada babasının bir arkadaşı ve kızı ona kucak açar. Meryem de İsa gibi tıp tahsili yapmakta aynı zamanda mezun olurlar ve İsa’nın sır gibi sakladığı sevdasını aramak için yollara düşerler.
Yıllarca hayalinde büyüttüğü Menekşe’sine kavuşabilecek midir?
İsa’nın onu sevdiği ve beklediği gibi Menekşe de söze sadık kalabilmiş midir?
Sevda hayalini kurduğumuz gibi midir yoksa kader ağlarını örüyor ve hiç bilmediğimiz bir yoldan bizi ona sürüklüyor mudur ?
Aile, dostluk, maneviyat, sevda gibi konuları tam dozunda güzel işleyen @ahmetgunbayyildiz ‘dan masum bir aşkın roman.
İyi okumalar
Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın
Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın
Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına
Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar
Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına
Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı
Turnam, bir gün bırakmıyacağım peşini,
Cümle sevgilere, tekrar buluşmak üzre, veda.
Ormanlar, deniz çiçekleri, yunuslar
Vatanım tuz biber gibi kalbimde ama
Bu sevda başka sevda..
Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın
Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın
Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına
Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar
Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına
Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı akar
Her vadi bir yanıyla senin yüzüne bakar
Bir yanında münzevi hıçkıran Leyla kuşu
Sen henüz tanımadın sevda denen yokuşu
Sen henüz yorulmadın yokuşta devler gibi
Yıkılmak üzre olan çaresiz evler gibi
Sen henüz vurulmadın uçarken göklerinde
Sen henüz bir oltaya takılmadan derinde
Karalar bağlamadın; beni anlayamazsın
O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın
Sevişirken yılan bile dokunamaz
Tapınmakta aşktan saygın olamaz
Sevda üzre yıldırım olsa çarpmaz
İstiyorsan uzak kalmak ölümden
Hep aşk üzre olmalısın a caaanım
Ki ölüm de sevişirken kıyamaz
2 ocak 1984
ı
rüknettin'in aynalarda ağladığı kadar var.
bir mevsimin kıyısından tutarsan rüknettin
kurak ovalara yağmurlar yağar
ayak bileklerinden kavrarsan bir harfi
kalbin şiir olup vadilerini sular.
senin de vadilerin vardır rüknettin!
kehanetler kurarsın, yağmalarsın kendini
kurtarıp o yangında ilk önce kalbini
niyedir, aynalarda azalır
Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın
Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın
Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına
Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar
Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına
Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı