Bugün tanıdığın insan yarın değişiyor. İnsan önce afallıyor. Sonra kabullenmek istemiyor, kabullendikten sonra ondan miden bunalıyor. Onunla arkadaşlık kurduğun için kendinden nefret ediyorsun. Unutabilecek misin diye sorguluyorsun kendini
saat sabahın altısı, henüz güneş doğmamış.
Dışarda temiz, serin bir hava, kuşların sesi...umudun habercileri gibiydi. Gözünü aldığınca yeşillik, otlar ağaçlar... İçimde huzur, yanıbaşımda sıcak bir çay... Bu anda sonsuzluğa kalabilmek ne güzel olurdu. Yaşamak yaşayabilene güzeldi.
Yaşadıklarımız neydi? Alışmak, kabullenmek zor. Ardınan bıraktıkları bir şarkı bir koku...
Anıları yaşatılmalı mıydı? Unutmak, unutmaya çalışmak çok güçtü.
Gözlerini kapatmış, rüzgarın esintisinde kaybolmuşsun. Ruhunu okşayan bir ses...
Kafanda ise her şeyi bitirmiş, kabullenmiş. Çimlerin otların kokusu esiyor. Güneşin batarkenki kızıllığı etrafını sarmış, böcek sesleri arada tınlıyor.