Haksız yere suçlanmak zordur, ama hayatlarında bir kitap açıp okumamış veya yaşadıkları yerden yirmi kilometre bile uzaklaşmamış kişilerin sana tepeden bakması daha da zordur.
...İşte gerçek hayatın en kötü ya da en iyi tarafı budur, Anne. Hayat sürekli üzgün olmana izin vermez. Sen ne kadar mutsuz ve romantik olamaya çalışırsan çalış, hayat seni mutlu etmeye devam eder, başarılı olmanı sağlamaya da.
"İskelet savaşçılarla dolu bir gemiyle açılacaksın denize,
Aradığını bulacak, saklayacaksın bunu kendine,
Ama kalkışırsan bunu arkadaşların olmadan yapmaya,
Keseceksin ümidini hayattan ve eve tek başına uçmaktan,
Ve gömüleceksin sonsuza dek mezara."
Ah ne yazık, ceza ilk masumlara,
Ah ne yazık, ceza ilk yoksullara,
Ah ne yazık, ölüm ilk yaşama fırsatı bulamayanlara indiriliyor.
Giyotin, kaç suçsuz baş aldı kim bilir zamanında. Kaç ölümü hak edecek şekilde doğan hayata kıydı. Ölümü hak edecek diyorum evet çünkü Victor Hugo'nun da dediği gibi, kaç idam cezası mahkumuna yaşaması için bir hayat sunuldu. Kaçının sefil hayatlarına bir el uzandı, çekip kurtarıldı. Kaçının yaşaması için bir sebebi vardı. Mahkumlar hiçliğin içinde doğup daha büyük hiçliklere itilip en sonunda kurtuluş diye ölüme sarıldılar.
Ah ne yazık bizlere.
İkiyüz yıl önce yazılan bir kitabı hâlâ haklı çıkartacak hayatlar yaşıyoruz.
Ah ne yazık bizlere.
Adalet diye birbirimizin başlarının kesilmesini izliyoruz da sesimizi çıkartamıyoruz.
Ah ne yazık bizlere.
Giyotin bizim başımıza inmedikçe hiçbir şeyin farkına varamayacağız.