Güçlüdür baba sevgisi görmeden büyüyen bir insan. Hiçbir acının baskısı yıldıramaz onu. O sevgisizlik, o yarım bırakmışlık bilenip çok sağlam bir kalkan olmuştur o insana. Hiçbir şekilde hicbirseyin yokluğu koymaz ona. Ve sahiplenme duygusunu en güzel o insanlarda görebilirsiniz. Çünkü sahiplendiklerini hissetmedikleri için, bu duygunun eksikliğini çok iyi bildikleri için sevdikleri insanlara sımsıkı sarılır, onları çok ama çok güzel sahiplenirler
Sayfa 63
Veda
Karıma Rüyalarında geleceğim bazen beklenmedik bir konuk gibi uzaktan. Sokakta bırakma beni kapıyı sürgüleme üstümden. Usulca gideceğim. Oturacağım ses çıkarmadan, gözlerimi dikeceğim seni görmek için karanlıkta. Sana bakmaya doyunca bir öpücük konduracak ve çıkıp gideceğim. Kavga amansız ve katı. Kavga , dedikleri gibi destansı. Ben düştüm. Yerimi başkası alacak ... o kadar. Burda. bir kişinin lafı mı olur? Kurşuna diziliş, dizildikten s onra kurtlar. O kadar yalın ve akla yatkın. Ama birlikte olacağız fı rtınada, halkım, çünkü sevdik seni. 23 Temmuz 1 9 42 saat , 14.00
Sayfa 142Kitabı okudu
Reklam
Hüznüm doğduğunda, onu özenle besledim, sevgim ve şefkatimle üzerine titredim. Ve Hüznüm büyüdü, bütün canlı varlıklar gibi güçlü, güzel ve derin hazlarla doldu. Ve Hüznüm’le ben, sevdik birbirimizi; bizi kuşatan dünyayı da sevdik, çünkü Hüznüm’ün müşfik bir kalbi vardı ve benim kalbim de Hüzün sayesinde müşfikti. Hüznüm’le ben, karşılıklı konuştuğumuzda, günlerimiz kanatlanır, gecelerimiz düşlerle dolardı, çünkü Hüznüm güzel konuşurdu ve ben de Hüzün sayesinde güzel konuşurdum. Ve, Hüznüm’le ben, birlikte şarkı söylediğimizde, komşularımız pencerelere koşuşur, bizi dinlerlerdi. Şarkılarımız deniz kadar derin, ezgilerimiz garip anılarla dolu olurdu. Hüznüm’le ben, birlikte yürüdüğümüzde, insanlar bizi sevecen bakışlarla izler, gönül alıcı bir tatlılıkla mırıldanırlardı. Ama bize kıskançlıkla bakanlar da vardı, çünkü Hüzün asildi, ben de Hüzün’le gurur duyuyordum. Ancak, her canlı varlık gibi Hüznüm de öldü; ben de, tek başıma, derin düşüncelere daldım. Ve şimdi, konuştuğumda, sözcüklerim ağır geliyor kulaklarıma. Ve şarkı söylediğimde, komşularım beni dinlemeye gelmiyorlar artık. Ve sokaklarda yürüdüğümde, kimse bana bakmıyor. Ancak uykumda, merhametle konuşan sesler duyuyorum: “Bakın! Orada Hüznü’nü yitiren adam uyuyor.”
Bir yerlerde bir ırmak olduğunu düşünüp duruyorum. Suları coşkun bir ırmak. Suyun içinde iki kişi var ve birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, bütün güçleriyle uğraşıyorlar, ama sonunda dayanamıyorlar. Akıntı çok kuvvetli. Birbirlerini bırakmak, ayrı yerlere sürüklenmek zorundalar. Sanırım bizim durumumuz da bu. Çok yazık, çünkü birbirimizi bütün hayatımız boyunca sevdik. Ama sonuçta, sonsuza kadar birlikte olamayız.
Oblomov'un Olga'ya Mektubu
"Bu kadar sık görüşürken benim yerime mektubumun gelmesi seni her halde şaşırtacak, fakat sonuna kadar okuyunca göreceksin ki başka türlü yapamazdım. Bu mektubu çok daha önce yazmış olmalıydım; o zaman ikimiz de sonradan duyacağımız birçok vicdan azaplarından kurtulmuş olurduk. Ama gene de geç kalmış değilim, birbirimizi o kadar çabuk, o
Hüznüm doğduğunda, onu özenle besledim, sevgim ve şefkatimle üzerine titredim. Ve Hüznüm büyüdü, bütün canlı varlıklar gibi güçlü, güzel ve derin hazlarla dolu. Ve Hüznüm’le ben, sevdik birbirimizi; bizi kuşatan dünyayı da sevdik, çünkü Hüznüm’ün müşfik bir kalbi vardı ve benim kalbim de Hüzün sayesinde müşfikti. Hüznüm’le ben, karşılıklı konuştuğumuzda, günlerimiz kanatlanır, gecelerimiz düşlerle dolardı, çünkü Hüznüm güzel konuşurdu ve ben de Hüzün sayesinde güzel konuşurdum. Ve, Hüznüm’le ben, birlikte şarkı söylediğimizde, komşularımız pencerelere koşuşur, bizi dinlerlerdi. Şarkılarımız deniz kadar derin, ezgilerimiz garip anılarla dolu olurdu. Hüznümde ben, birlikte yürüdüğümüzde, insanlar bizi sevecen bakışlarla izler, gönül alıcı bir tatlılıkla mırıldanırlardı. Ama bize kıskançlıkla bakanlar da vardı, çünkü Hüzün asildi, ben de Hüzün’le gurur duyuyordum. Ancak, her canlı varlık gibi Hüznüm de öldü; ben de, tek başıma, derin düşüncelere daldım. Ve şimdi, konuştuğumda, sözcüklerim ağır geliyor kulaklarıma. Ve şarkı söylediğimde, komşularım beni dinlemeye gelmiyorlar artık. Ve sokaklarda yürüdüğümde, kimse bana bakmıyor. Ancak uykumda, merhametle konuşan sesler duyuyorum: “Bakın! Orada Hüznü’nü yitiren adam uyuyor.”
Reklam
"Çünkü kalbin verdiği emir, insana acı verir."
Sayfa 125Kitabı okudu
Ve Hüznüm’le ben, sevdik birbirimizi; bizi kuşatan dünyayıda sevdik, çünkü Hüznüm’ün müşfik bir kalbi vardı ve benim kalbim de Hüzün sayesinde müşfikti.
Biz her za­man birbirimizin evindeki her şeyi sevdik ve doğrusu çok erkenden kendi evimizdeki her şeyden nefret ettik, biz birbirimizin evindeki her şeye meyilliydik, öte yandan kendi evimizdeki hiç­bir şeye meyilli değildik, kendi yeteneklerimizin birbirimizin evinde mükemmel biçimde onay gördüğünü ve nasıl geliştikleri­ni, oysa kendi evimizde onaylanmadıklarını ve gelişemedikleri­ni, çünkü içimizdeki her şeyin kendi evimizde sürekli reddedil­diğini gördük. Kendi evimizde sürekli hesaba katmamız gere­ken anlayışsızlık, birbirimizin evine gittiğimizde, bizi her alanda destekleyen bir anlayışa dönüşüyordu, biz teklifsizce ve öz­gürce nefes alıp düşünebiliyorduk.
“Bir yerlerde bir ırmak olduğunu düşünüp duruyorum,” dedi. “Suları coşkun bir ırmak. Suyun içinde iki kişi var ve birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, bütün güçleriyle uğraşıyorlar, ama sonunda dayanamıyorlar. Akıntı çok kuvvetli. Birbirlerini bırakmak, ayrı yerlere sürüklenmek zorundalar. Sanırım bizim durumumuz da bu. Çok yazık, Kath, çünkü birbirimizi bütün hayatımız boyunca sevdik. Ama sonuçta, sonsuza kadar birlikte olamayız.”
Sayfa 426
Reklam
"Bir yerlerde coşkun bir ırmak olduğunu düşünüp duruyorum" dedi. "Suları coşkun bir ırmak. Suyun içinde iki kişi var ve birbirlerine tutunmaya çalışıyorlar, bütün güçleriyle uğraşıyorlar, ama sonunda dayanamıyorlar. Akıntı çok kuvvetli. Birbirlerini bırakmak, ayrı yerlere sürüklenmek zorundalar. Sanırım bizim durumumuz da bu. Çok yazık, Kath, çünkü birbirimizi bütün hayatımız boyunca sevdik.
Sayfa 267
Aşk bize uğramaz artık. Çünkü biz üstüne beton dökülen, toprağın altında kalan, asla açamayacak olan iki papatya tohumuyuz...
Ney ayrıldığı kamışlığı istiyor da, oraya dönmek için fer-yad ediyor. Hani biz niye feryad etmiyoruz? Çünkü biz dünyayı sevdik. Allah (CC) kurtarsın... (Kamışlıktan maksat Ruhlar âlemidir)
Hüznüm doğduğunda, onu özenle besledim, sevgim ve şefkatimle üzerine titredim.Ve Hüznüm büyüdü, bütün canlı varlıklar gibi güçlü, güzel ve derin hazlarla dolu. Ve Hüznümle ben, sevdik birbirimizi; bizi kuşatan dünyayı da sevdik, çünkü Hüznümün müşfik bir kalbi vardı ve benim kalbim de Hüzün sayesinde müşfikti.Hüznümle ben, karşılıklı konuştuğumuzda, günlerimiz kanatlanır, gecelerimiz düşlerle dolardı, çünkü Hüznüm güzel konuşurdu ve ben de Hüzün sayesinde güzel konuşurdum. Ve, Hüznümle ben, birlikte şarkı söylediğimizde, komşularımız pencerelere koşuşur, bizi dinlerlerdi. Şarkılarımız deniz kadar derin, ezgilerimiz garip anılarla dolu olurdu. Hüznümde ben, birlikte yürüdüğümüzde, insanlar bizi sevecen bakışlarla izler, gönül alıcı bir tatlılıkla mırıldanırlardı. Ama bize kıskançlıkla bakanlar da vardı, çünkü Hüzün asildi, ben de Hüzünle gurur duyuyordum.Ancak, her canlı varlık gibi Hüznüm de öldü; ben de, tek başıma, derin düşüncelere daldım. Ve şimdi, konuştuğumda, sözcüklerim ağır geliyor kulaklarıma. Ve şarkı söylediğimde, komşularım beni dinlemeye gelmiyorlar artık. Ve sokaklarda yürüdüğümde, kimse bana bakmıyor. Ancak uykumda, merhametle konuşan sesler duyuyorum:Bakın orada Hüznünü yitiren adam uyuyor.
O zaman yaşasın hüznüm
Ve hüznüm ile ben birbirimizi hep sevdik. Ayrıca, bizi çevreleyen her şeyi de sevdik. Çünkü Hüznümün sevimli bir ruhu olduğu gibi, ben de, hüznüm sayesinde sevimli bir ruha sahip olmuştum.
Sayfa 66 - HÜZNÜM DOĞDUĞUNDAKitabı okudu
756 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.