80 syf.
·
Not rated
"Sana, beni hiç tanımamış olan sana " diye başlayan mektubun daha ilk bu cümlesinde ruhumu uyandırdı ve mektubun devamını merak içerisinde okumaya devam ettim. Daha on üç yaşında bir çocuğun kendi içinde beslediği bu sevginin her geçen gün kendisinin büyümesiyle beraber bu sevgi de büyüyordu. Babasını kaybetmiş ve annesiyle yanlız
Herkese merhaba Günün kitabı
Tarık Tufan Geç Kalan
Bu bir geç kalışın hikayesi.Sevmeye,yaşamaya...
Bir ayrılıkla başlamıştı yolculuğu çocuk aklı annesinin (ilk kadın) neden onlardan ayrılıp tekrar geldiğinde eskisi gibi olmadığına hiç akıl erdiremedi. Kapanmaz bir yara gibi kaldı..Büyüdü ,aşık oldu ,tüm umutlarını birine bağladı!Çok sevdi ,içten içe ona olan bağlılığı onun da bir gün gidebileceği korkusuyla özdeşti. Evet yanılmadı o da gitti bir ayrılığın hikayesi diyeceksiniz ama bu ölüm korkusu daha ilk çocukluk yıllarında hayatının ilk kadını olan ,en anlamlı değeri olandan almıştı.Acıtıyordu ,terapi odasında sayıklamaları onun düştüğü bu acıyı kitabın sonunda size hissettiriyordu. Edebiyatın şiirsel tarzda anlatımı sağlayan yazarı olarak biliniyor Tarık Tufan.Ben onu felsefeci olarak bilirken ilk eserinin edebi olmasına şaşırdım doğrusu ama bu yazarı ve okuduğum ilk eseri olması açısından ilk deneyimimdi.
Kısa soluklu,şiirsel bir anlatımla ,bir ayrılığın hikayesini okuyacaksınız ama kitap bitince size bazı gerçekleri de gösterecek...
Yazar hakkında:
Tarık Tufan 5 Haziran 1973 yılında İstanbul'da doğdu. Kabataş Erkek Lisesinden sonra İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun oldu.
Marmara Üniversitesi İslam Ülkeleri Enstitüsünde Sosyoloji Bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamladı.
Bir çok gazetede ve dergilerde yazıları yayınlandı. Televizyon kanallarında edebiyat sohbeti üzerine program sundu.
Edebi yönünün yanı sıra Uzak İhtimal ve Yozgat Blues filmlerinin senaristliğini yapmıştır.
Herkese iyi okumalar.
·
Not rated
1984
Değerli üyelerimizden Hilal Ataş'ın inceleme yazısı için kendisine teşekkür ediyoruz :)
Ben George Orwelin 1984 adlı kitabını okudum kitap en iyi distopya örneklerinden biriymiş gerçekten de öyle geleceğe ilişkin bir kabus kurgusu. Orwel' in kurguladığı dünyada kitapta da anlatıldıgı gibi gerçekten insanlık karabasanı gibi bu
Merhaba, öncelikle yeni yılda herkese sağlık, sevgi ve barış diliyorum. Savaşların, acıların ve felaketlerin, geçip giden koca bir yıl gibi geride kalması umuduyla...
Dün bitirdiğim bu güzel kitabın yorumunu sizlerle paylaşacağım yeni yıla güzel bir kitapla girdim️
Yazarı çok seviyorum ve yazarda bunun farkında biliyorum ki karşılıklı. Hep yazsın ben okurum
Kitabın konusuna gelecek olursam Aşk-ı Yaz kitabındaki yan karakterlerin devamı.
Duru ve Alp.
Çevremdeki herkes büyümemi istiyordu ama büyüdükçe hayallerin renginin solduğunu fark etmiştim. Belki bu yüzden ruhumun sol yanı hep çocuktu. Ve böylece kendime bir hikâye yazdım.
Adını ‘Bir Kalp Masalı’ koydum.
Neden mi?
Çünkü içinde ‘Alp’ geçiyordu!
Üniversite yıllarında aşkı yakalamayan hayatına aldığı kişilerle devam edemeyen, kimseye ısınamayan Duru’nun aslında Alp'e olan sevgisinin devam ettiğini anlıyoruz.
Alp’in aniden yurt dışına gitmesi ile Duru’nun kendisini toparlaması zaman alıyor arkadaşları, iş hayatı sayesinde toparlanıyor.
Duru, Yasemin’in kızı Yaz’ın doğum gününde 3 yıldır yüzünü bile görmediği Alp’i görür.
Ve olaylar başlıyor.️
Süreyya benim favori karakterlerimden onu tekrardan okumak iyi geldi. Yazar Süreyya karakteri için: "İyiliğin ve kötülüğün iç içe geçmiş haliydi belki de her insan gibiydi." diyor ne kadar doğru değil mi?
Romantik komedi sevenlere, çerezlik kitap arayanlara tavsiyemdir. Ama önce Aşk-ı Yaz kitabını okuyun
"Bazı insanlar hayatınızda öyle derin bir yer ediniyordu ki uzun zaman görmeseniz de kaldığınız yerden devam edebiliyordunuz."
Ay ve Dünya arasındaki politikaları ve Levana'yı kötü biri olmaya iten trajik olayları öğreniyoruz bu kitaptan.Levana; geçmişte çevresinde yaşadığı zorbalık ve işkenceler itibariyle zamanla merhamet duygusunu yitirdi.Muhafıza duyduğu platonik ve tutkulu aşk zamanla bir bağımlılığa dönüştü, güzelliğini ablası yüzünden kaybedince, güzel olmak onun
“Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dili konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
Bay C. küçüklüğünde annesini kaybetmiş ve ona teyzesi bakmıştır. Teyzesini kimseyle paylaşamıyor çünkü sevgiye muhtaç biri ve sevgi ihtiyacını sadece teyzesinden görüyor. Babasıyla teyzesini uygunsuz bir şekilde basınca babasından nefret ediyor(ödipal kompleks) teyzesinden nefret edemiyor çünkü sevginin kaynağı teyze.
Şehir hayatından samimiyetsiz insanlardan çok sıkılmış biri toplumu değiştirmek istiyor fakat aslında kendisi de toplumsal normlara uygun olarak yaşıyor.
Küçükken kafasında oluşan simgelerden yani babası bıyıklı,bıyıklı insanlardan nefret ediyor.Teyzesiyle babasını uygunsuz şekilde görünce babasının teyzesinin bacaklarından övgüyle bahsetmesine şahit olmuştu ilerleyen zamanda kadın bacaklarına karşı bir hoşnutsuzluğu vardı.
Birlikte olmak istediği kadınları belli bir kalıba sokup,teyzesi gibi olmasını istiyordu.
İsminin Bay C. Olarak okuyucuya sunulması,Sanırım insanların ismini söylediğinde onun hakkında bi fikir sahibi olmasını istemiyor yusuf atılgan böyle düşünerek karakteri oluşturmuş olabilir.
