Güney Afrika’da , Namibia’nın Himba kabilesinde….
Bir bebeğin doğuş zamanını bebeğin dünyaya geldiği an olarak değil de bebeğin annenin aklına düştüğü an olarak alırlarmış…
Kadın bir çocuğu olsun istediğinde gider bir ağacın altına otururmuş ve içinde doğmak isteyen bir ruhun şarkısını duyana kadar beklermiş.
Sonra gider çocuğunun babasına da bu şarkıyı öğretirmiş, ve birlikte bu şarkıyı söyleyerek bebeği davet ederlermiş….
Kadın nihayet hamile kaldığında bu şarkıyı büyük anne babalara ve akrabalara da öğretirmiş böylece bebek doğduğunda herkes onu bu şarkıyla karşılar buyur edermiş…
Çocuk büyürken ne zaman düşse, bir yeri acısa onu kaldırıp şarkısını söyleyecek birileri olurmuş hep etrafında… ve çocuk ne zaman harika bir şey yapsa köyün insanları onu onurlandırmak için yine bu şarkıyı söylermiş…
…Ve eğer çocuk/ ergen/ yetişkin zamanlarında bir suç işlerse… köylüler bir daire yapar onu ortaya oturtur ve yine şarkısını söylerlermiş geldiği hiçlikteki saf sevgi halini tekrar hatırlaması için…
Kabile yanlışın, hatanın, hatta suçun ceza ile değil de SEVGİ ile ve asıl kimliğinin hatırlatılmasıyla olduğuna inanırmış…⠀
Çünkü kendi ruhunu tanırsan saf sevgi olduğunu hatırlarsın ve başka hiçbir canlıya kasten zarar veremezsin. Bu tanımlı bile olmaz sende
…Ve son şarkı ölüm döşeğinde söylenirmiş.
Gidene, hiçliğe giderken eşlik etmesi için…
(alıntı)
Ne kadar güzel bir gelenek ve ne kadar özel anlamlar içeriyor.
Umarım bir gün ruhlarımızın özünü tekrar keşfederiz.
Dört Kapı Kırk Makam öğretisi özünde; kişinin derece derece ahlaklanarak, iç temizliğine kavuşması, yükselip yücelmesi ve olgunluğa ulaşıp kamil bir insan olarak topluma hizmeti amaçlayan bir inanç/düşüncedir.
Dört kapının dördünün’de kendine özgü kuralları bulunmakta. Dört kapının’da kaynağı birdir; dört kapı dört Alem’e denk düşer. Kırk makamın
İçimde dışarı çıkmak isteyen bir şey vardı
ben onu yaşamaya çalışıyordum yalnızca
Neden böylesine güçtü bu?
10 yaşında Latince öğrenen Emil Sinclair'in hikayesiyle karşılıyor bizi yazar Hermann Hesse.
Ailesinin sıcak,güvenilir, sevecen ortamında her şeyden uzakta yaşayan Emil dışarıdaki dünyanın acımanız yüzüyle çocuk yaşta karşılaşıyor.
Yapılan yanlışlara, yaşadığın haksızlıklara, içinde sevgi olmayan tüm niyetlere avazın çıktığı kadar bağırırsın ilk önce...
Öfke sarar her yanını, kızgınlığın şaşırtır idare etmeni pek seven etrafını... Acıdan yaktığını çok az kişi görür, çoğu seni huysuz olmakla suçlar...
"İsyan ve başkaldırı; yeni bir düzen kurabilmenin ve seni üzen
"Babalarla uğraşmak hep kolay değildir, hele kendileri de babalarından sevgi görmemişlerse... "
Kitap, kendinde yazan bu alıntının üstüne inşa edilmiş bir yapı gibi. Babasıyla olan eksik iletişiminin ve sevgi eksikliğinin yol açtığı bazı huzursuz hayatlar, dışlanmış, hor görülmüş, aşağılanmış bir insan ve bir türlü rayına oturmayan
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin.
_Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur.
_Sağlıksız bir zihinle ne
Şiddet sadece hayatımızda değil edebiyat dünyasında bile karşımıza sıklıkla çıkan bir mesele. Şiddet insanlık tarihi boyunca sözlü gelenekten tutun da yazılı geleneğin her türünde kendisine geniş bir yer bulmuştur. Peri masallarında doğaüstü yaratıkların ya da cadıların eline düşen yetim çocuklar ya da dul kadınlar modern edebiyatta da çeşitli
Yazıma başlamadan önce Kirke için bir söz bırakmak istiyorum.
“Köyü tarafından sevilmeyen çocuk, sonunda o sevgi sıcaklığını hissetmek için köyünü yakar.”
Başka kitaplarda yan karakter olarak görünüp kaybolurdu bazen ve her zaman anlatılan kadardı. Ama bu defa Kirke kendi hayatını baştan sona anlatacaktı, öyle de oldu. Okeanos’un nympha
"Öyleyse kim kurtaracak beni var olmaktan?" diye giriş yapan bir kitap üzerine yazılacak yazıya daha etkili bir giriş yapmak mümkün değildir diye düşünüp bu konuda kendimi zorlamıyorum.
Hayatımda hiçbir kitabı okumayı bu kadar beklemedim, bunun iki sebebi var. Birincisi insanı huzursuzluğa sürükleyecek kadar pahalı, ikincisi ise