Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları, başı hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey...
.
.
+ Biliyor musun Portuga ben insanları öldürüyorum.
- Nasıl Zézé?
+ Onları unutarak...
.
.
Merhabalar sevgili kitap dostlarım Zezé ile
seni sevmek…
evet haklısın, kötü kızım.
suçluyum seni sevdiğim için.
gece gündüz, benim olman için ettiğim dualar…
bir gecede olsa, rüyama girmen için,
dilek ağacına bağladığım umutlar,
döktüğüm gözyaşları sana olduğu için suçluyum ben…
hep terkedildiğim için,
istenmesemde senden kopamadığım,
her türlü sözlere maruz kaldığım
ve sana güvendiğim için suçluyum ben…
doğru… zaten sen hep doğruyu söylersin.
bir çocuk ne anlar sevmekten?
ne anlar ki sevgi uğruna ölmekten?
ne anlar, yaşam nedir, dünya ne?
her şey tozpembedir onun gözünde,
hep umut vardır o küçük yüreğinde…
karanlıkta aydınlık hisseder,
olmayacak sevdaya olur der…
ben de çocuğum ve cezalıyım…
cezam; sevilmemek…
tek suçum ise;
seni be canım, seni sevmek…
Karşıma nasıl ve nereden çıktığını bilmediğim bu kitabı okuduğum için çok mutluyum.
İlk sayfaların kafa karıştırıcı yönleri oldu ama kitabı bitirdikten sonra başa dönüp tekrar okuduğumda her şey yerine oturdu. Yine de "yeni bir dil öğrenmek bu kadar kolayken çevirilere ne gerek var" cümlesi o kadar manasız ve yersizdi ki sinirimi bozmaya devam etti. Öyle ki sadece bu cümle yüzünden bir puan kırmayı düşündüm ve kitap boyunca bu cümle aklımda yankılandıkça sinirlerim bozuldu.
Ama öyle güzeldi ki be!
Kitap boyunca sevgi, insan olmak, hayattaki minik zevkler, dostluk, özgürlük, kadınlık, çocukluk ve merhamet gibi pek çok kavramı sorguladım. Üstelik olayın akışı içerisinde o kadar güzel ve doğal bir şekilde sorguladım ki düşüncelerim akışı bölmedi.
Karakterlerin aklındaki sorular, bizim aklımızdaki sorular asla cevaplanmadı. Korku, heyecan, umutsuzluk hiç bitmedi. Neden cevap bulamıyorum diye sinirlendim ama sonra fark ettim. Cevapsız bir deney, cevapsız bir kitap, cevapsız bir dünya, cevapsız bir hayat...
Viyana high society clup üyesi, hayat nedir bilmezken buhranlarıyla kafamızı bik bik biken mal herifler, okuyun da ders alın.
Sevgi nedir?
Dünyada bana sevgi kadar anlaşılmaz gelen hiçbir şey yoktur; ne insan, ne şeytan ne de başka birşey çünkü sevgi herşeyden daha çok işler ruha. Yüreği böylesine kaplayan, böylesine bağlayan hiçbir şey yoktur.
sevgi başka nedir ki?
iyi bir şeye değer verecek kadar sağduyulu olmaktır, kan bağı gerekmez, kırmızı bir deniz topu ya da üzerine tereyağı sürülmüş kızarmış ekmek de sevilebilir.
Tanrı benimle ne kastetmiş olabilir diye düşünüyorum..
Aklıma birsürü ihtimal geliyor.
Çoğu insanın sınavı oldum..
Çoğunun İlhamı
Birazının öz değer elçisi
Bazısının sevgi bahçesindeki çiçek.
Ve koca bir ateş oldum.
Gölgeleri ile bile korkutamadılar beni.
Benim gölgem yoktu gölge nedir bilmez ve korkmazdım
Bana sırt çevirdinse bir kusurum yüzünden
Anlatayım suçumun nedir aslı astarı;
Bana topalsın dersen aksak yürürüm hemen:
Savunmam üstlenirim yüklediğin suçları.
Sen sokmak istedin ya beni başka biçime:
Sevgilim senin bana vereceğin utancı
Ben katmerli yaparım; arzun doğdu içime
Tanışıklığı boğup oldum sana yabancı.
Hiç yürümem seninle; dilsiz gibi dururum
Canım gibi sevdiğim adını anmam artık
Serde küfürbazlık var; belki boş bulunurum
Ağzımdan kaçar diye şu eski tanışıklık.
Vuruşurum kendime karşı senin uğruna;
Nefret ettiğin kimse sevgi duymam ona.
"Alevli bir köpük sadece dünya.."
Nasıl başlasam acaba diye tereddütte kalırken bu dizelerde takıldığımı farkettim.
Sanki bütün eseri içinde barındıran satırlar olmuş.
Duygularda, zamanda, insanda alevli bir köpük gibi dünya sahnesinde yanıp sönerken bu dizelerle seyircisi konumuna alıyor bizi bu eser bir aralık.
Geçişi de, izleyişi
"Size evlilikle ilgili vereceğim tavsiye, insanların pek dikkat etmediği bir şey söylemek istiyorum. 'Onunla evlenmek istiyorum çünkü onu çok seviyorum.' Kapa çeneni. 'Onunla dinim için evlenmek istiyorum.' Sakalla evlenmiyorsun insanla evleniyorsun yahu! O bir insan. Dindar olsa da beş vakit namaz kılıyor olsa da ondan
Her insan kendisine bir yurt arar. İnsan daima sıla özlemi içindedir, sevgiyi ve şefkati arar. Daüssıla, memleket özlemi , kana kana içtiğimiz bir sevgi ve merhamet arayışından başka nedir ki?
Tolstoy’un 3 büyük romanından biri kabul edilen Diriliş, büyük bir yeniden doğuş ve uyanış hikayesi. Gençliğinde halalarının yanında kalan hizmetçi Katerina Maslova’yı baştan çıkarıp bırakan Prens Nehludov, yıllar sonra karşısında jüri üyesi olduğu mahkemede cinayet zanlısı olarak karşılaştığı kızı görünce, hayatı alt üst olur. Geçmişte yaptığı