Cengiz Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım adlı eseri, sadece bir aşk hikâyesi anlatmakla kalmaz; aynı zamanda insanın hayat karşısındaki duruşunu, sevmenin yalnızca bir duygu değil, aynı zamanda bir sorumluluk olduğunu derinlemesine sorgular. “Eskiden Asya'nın İlyas’la gitmesini ne çok isterdim...” diye başlayan o içli cümle, zamanla değişen bakış açılarımızın ve duyguların ne kadar derinleştiğini gösterir. Yaş aldıkça fark edilen o hakikat vardır ki, aşk bazen bir kamyonun kasasına yazılan birkaç kelimeden ibaret değildir; aşk, güvenmek, sahiplenmek, kalıp yanında olmaktır.
Aytmatov, bu eserinde yalın ama etkileyici diliyle okuyucuyu Kırgız bozkırlarının ortasında bir duygusal hesaplaşmaya davet eder. Asya’nın yaşadığı içsel çatışma, bir yanda ilk gençlik aşkı İlyas, diğer yanda güven ve sadakati temsil eden Cemşit arasında kalışı, okuru kendi değer yargılarıyla yüzleştirir. Bu yönüyle eser, yalnızca bir aşk üçgenini değil, aynı zamanda “gerçek sevgi nedir?” sorusunu da güçlü bir biçimde masaya yatırır.
Yazarın sade ve titizlikle işlenmiş dili, anlatının gücünü artırmakla kalmaz, aynı zamanda okuyucuya büyük bir edebi zevk sunar. Anlatımındaki özen, Aytmatov’un sadece bir yazar değil, aynı zamanda kalemiyle insana ve hayata saygı duyan bir düşünür olduğunu da gösterir.
Selvi Boylum Al Yazmalım, “Sevgi neydi?” sorusunun cevabını arayanlar için sadece bir kitap değil, belki de bir hayat kılavuzudur.