Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
400 syf.
10/10 puan verdi
Evet yine bir Dostoyevski şaheseri ile başbaşayız. Kitabı bitirmem 140. ölüm yıl dönümüne denk geldi. Büyük ustayı anmış olalım böylelikle.
Bu roman için ne söylense az kalır. Muazzam ve kusursuz bir kurgu. Yazıldığı dönem eleştirmenlerden olumsuz eleştiriler almış ama okuyucular tarafında da çok beğenilmiş.
Kitap sizi o kadar etkisi altına alıyor ki, karakterlerle aranızda bir bağ oluşuyor. Onlarla beraber üzülüyorsunuz, yokluk çekiyorsunuz, sinirleniyorsunuz, çare arıyorsunuz. Ruhunuzu sarsan ve derinden etkileyen bir kitap. Hatta biraz duygusalsanız son sayfasında ağlamanız kuvvetli ihtimal. Sıkılmadan, büyük bir keyifle okuyabileceğiniz bir hikaye.
Bence, Suç ve Ceza'dan sonra en iyi Dostoyevski romanı...
Mutlaka en kısa zamanda okuyun...
Keyifli okumalar dilerim.
Durumun vehameti ortada. İnsan, insanlığından uzaklaşmakta kendine yabancılaşmakta her geçen gün
Piraye, bu nasıl bir hayat nasıl bir aşk demeyeceğim. Nazım hayatının en güzel kadınına rastlamış desek yeri ama işte bilindiği ğibi sonuç.
Hayat sevgi saygı ve muhabbetten müteşekkildir. Sevmeye sexe mahkum ettik saymayı paraya kurman ettik ve muhabbeti ölüme mahkum ettik.
Bugün para ile insanın ruhuna hükmeden kimseler oldugu gibi ruhunu paraya satan zavallılar da var.
Arz-talep penceresinden bakılınca durum çok vahim.
Gerçek aşklara ve aşıklara saygıyla
Seriyi yıllar önce okumuştum, ikinci kez farklı bir algıyla fakat aynı tat ve hüzünle bitirdim. Bu serinin yeri bende o kadar özel ki, yazmazsam olmazdı. İlk üç kitapta bulunan haritalara tekrar tekrar dönerek, adaların yerlerini tekrar hatırlayarak, daha önce üstünü çizdiğim satırların bana şimdi ne ifade ettiğini düşünerek...
Bütün kitaplarını ayrı ayrı sevmiş olmama rağmen birinci kitap özellikle bu dünyaya kapıyı aralayan olduğu için daha özel, Çevik Atmaca Ged'im...
Serinin ana teması insan değişimi; doğum, ölüm, özünü, hayatta yerini bulma, kendi gerçekliğini kabullenme...
Ursula K. Le Guin fantastik bir dünya paravanı arkasında cinsiyet ayrımını, yaşam ve ölümü, gücün kullanımı zekice karakterlerin sorularıyla bize soran, açıklamalarıyla sorgulatan bence bilim kurgunun annesi olan yazar.
Şimdi Öteki Rüzgar'da olan Ursula'yı sevgi ve saygıyla anıyorum...
L. N. TOLSTOY
İnsan neyle yaşar? İnsan sevgiyle, saygıyla, hoşgörüyle, huzurla, mutlulukla yaşar.
Çünkü sevgi Tanrı, dandır. Seven herkes tanrı, dan doğmuştur ve tanrıyı tanır.
Nedir 'Yetenekli Çocuk'?
Muhtemelen hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz. Belirli alanlarda yaşıtlarının üstünde performans gösteren birey. Doğru! Nereye yazarsanız yazın yetenek kelimesini ve yetenekli çocuk/kişi tanımlamasını karşılar nitelikte bunlar. Fakat işe duygusallık karışınca?
Duygusallıktan ziyade duygusal bağlarımız. Doyumumuz. Çocukluğumuz..
Alice Miller, üzülerek söylüyorum ilk kez okuduğum bir yazar ve itiraf ediyorum ilk kez konusu ebeveyn-çocuk ilişkisi, geçmiş yaşantımız, çocukluğumuz olan bir kitapta ağladım.
Bir çocuğun 'Annemin benden kaçmasına sebep olacak ne yaptım, ağladım. Tamam artık ağlamayacağım!' düşüncesine kapılması, duygularını bastırması, sevgi görememesi, güvenli bağlanamaması ve bu yüzden kendi ebeveynlik hayatında da sorunlarla karşılaşmasının kaçınılmazlığına üzülerek şahitlik ettim.
Okudukça bir kez daha anladım ki ebeveyn olmak herkesin başarıyla altından kalkabileceği bir sorumluluk değil. Saldım çayıra mantığıyla 'hayata bir insan' yetiştirilemez..
En önemli hata ise 'biz sevgi, ilgi gördük mü!' diye düşünüp bizim gibi olmayan yepyeni hayatları, bizim gibi olmaya mecbur bırakmak..!
Nerden baksanız kısa bir kitap ama, döndüm dolaştım okudum aynı satırları, çizdim, not aldım, düşündüm, ağladım, yüzleştim..
Doğan Cüceloğlu'nun örneğindeki gibi, elma ağacını muz ağacı yapmaya çalışmayalım.
Sevgiyle, saygıyla yoğrulmuş mutlu bir çocukluk yaşatalım gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Umarım bir kişi bile olsa, birilerinin bu kitabı merak edip okumasına sebep olurum.
Çabuksığınlar ve göçmen aileler
Çabuksığınlar kitabının ismini ilk gördüğümde depremle alakalı zannetmiştim. Fakat konusu bambaşkaydı. Çabuksığınlar ailesi bir mülteci ailesi ve nereye giderlerse gitsinler sevilmiyorlar. Sınır dışı ediliyorlar , psikolojik şiddete maruz kalıyorlar. Kitaptan bir kesit aktarmak istiyorum:
“Bazıları -özellikle de burunları yuvarlak olanlar -
Herkese Selam,
Kitap Sabahattin Ali'den okuduğum ilk kitap. Sebebi ise kitabın isminin Yusuf olması. Yusuf ismine hep bir hayranlık duygum vardır. Yusuf deyince içim titrer Hz. Yusuf a.s dan kaynaklı sanırım. Onun iffeti, edebi beni çok etkiler o yüzden çok severim Yusuf ismini Allah tüm evlatları Yusuf Peygamber gibi iffetli ve edepli olmayı
İran- Irak savaşının olduğu dönemlerde, İranlı kocası tarafından İran'a götürülen kadın 2 hafta orada kalacağını sanıyordu. Olay tam olarak öyle gelişmedi. Küçük kızı Mehtap ile İran'da saygı ve sevgi görmeyen Amerikalı Betty hem hasta babasını son defa görmek hemde İran'daki işkence ve acı dolu hayatına son vermek için Amerikaya kaçmak için mücadele vermeye başlar. Sayısız girişimin ardından başarısız olan kaçma düşüncesi farkedilmesin diye Müslüman gibi yaşamaya başlayan kadının kızı ile birlikte verdiği mücadeleyi hayranlıkla okudum. Kadının gücünü hayranlıkla saygıyla büyük bir gururla okudum. Ayrıca kitapta 1980 li yıllarda Çökkün olan İran toplumunu da yakından tanıma fırsatı buldum diyebilirim. Ben geçen 40 yılda toplumun değiştiğine çok ta inanmıyorum. Güzel bir kitaptı tavsiye ederim.
