"İşte, siyaset ve dünya meseleleri hakkında söylenecek bir şey mi var? Berlin krizi, Küba krizi, casus uçakları. Casus gemileri. Vietnam, Kore, kayıp hidrojen bombaları, Amerikan kentlerinde ayaklanmalar. Hindistan'da açlık. Kızıl Çin'de faili meçhuller? İyi adamlar ve kötü adamlar var mı gerçekten. Hep yalan söyleyenler ve hiç yalan söylemeyenler. Bir gece düzüşürken ya da sıçarken ya da çizgi roman okurken ya da pul defterine pul yapıştırırken bizi paramparça edecek bir ışık ve ısı patlaması olacak mı? Ani ölüm yeni bir şey değildir, kitlesel ani ölüm de yeni değil, ama ürünü geliştirdik; yüzyılların bilgisi, kültürü ve keşfi var elimizde yararlanabileceğimiz; kütüphaneler tıka basa kitap dolu; baş yapıt oldukları varsayılan tablolar milyonlarca dolara alıcı buluyor; tıp kalp naklini gerçekleştirdi; sokaklarda akıllıyı deliden ayırmak mümkün değil ve birden, bir kez daha, hayatlarımızın geri zekalıların elinde olduğunu görüyoruz. Bombalar patlayabilir; bombalar hiç patlamayabilir. O, piti piti, karamela sepeti.. Şimdi, sevgili okurlar, izninizle fahişelere ve atlara ve içkiye dönmek istiyorum henüz vakit varken."
Sayfa 172 - Parantez YayınlarıKitabı okudu
Ne Anlatmak istiyor sevgili okurlar ?
Kötünün elindeki en ayartıcı silah savaşa çağrıdır kadınlarla yapılan savaşa benzer ki sonu yatakta biter
Reklam
Bir Yunan Filozofu şöyle demiş: "İnsan, her şeyin ölçüsüdür."
Ben, bir Yunan filozofu değilim. Sadece emekli olmuş bir gemi doktoruyum, ama onun görüşünü paylaşıyorum. Cücelerin arasında yıllarca bir dev, devlerin arasında da cüce olarak yaşayan biri, tekrar insanların içinde insan olmanın ne demek olduğunu bilir. Onun ölçüsü kendisidir. İşte, sevgili okurlar, sizlere demek istediğim buydu. Şimdi, artık yemeğe gidiyorum.
EVET SAYIN OKURLAR, ATTAR DA #LOVEWINS DIYOR
Bütün âleme hükmeden bir padişah vardı. Buyruğu yedi iklimde de yürürdü. Buyruk yürütmede adeta bir İskender’di. Kaf’tan Kaf’a bütün âlem onun askeriydi. Şanı, şerefi ayı gölgede bırakmıştı. Ay, o yüceliği görüp yüzünü o tapının toprağına vurmuştu. Bu padişahın bir de yüce, akıllı, en ince işleri bilir veziri vardı. O itibarlı vezirin bir oğlu
Kitabı okurken bir anda yaşlı adam oluveriyorsunuz. Onun denize olan tutkunluğu, artık eski gücünde olmayan bedeni, sansizligi, imkansızlığı, pes etmeyen inancı, umudu... Herşeyi onunla birlikte yasiyorsunuz. Ayrıca roman da birçok metafor kullanilmis. Benim en çok aklımda kalan rüyalarında gördüğü aslanlar. Aslan gücü temsil ediyor. Eskiye özlemini bir yandan da. Bütün değişimlere, baskalasimlara, degersizlestirmelere rağmen o tutkuyla istediği için sonuna kadar mücadele ediyor. Aslında bize yaşamanın ne kadar değerli olduğunu, sonuna kadar, bütün sınırlara kadar, doruklara kadar yasamanin önemini hatırlatıyor. Hissederek, sonuna kadar yaşayın sevgili okurlar. İyi okumalar..
Nice doyunca görem sen gibi nâzik bedeni' Kendi kirpiğim olupdur bana gözüm dikeni' Gözlerindeki kirpikler bile sevgilinin cemâline bakmasına engel teşkîl etmektedir, diken gibidir hatta. Şu dengeye bir bakın sevgili okurlar: Sevgilinin kirpikleri cana batan oklardır, müjgândır. Vasfında kelimeler yetersiz kalır, söylenecek söz bitmez ama âşık kendi kirpiklerinden bahsederken onu diken diye tavsif eder, diken diye adlandırır vesselam. Tabii bu aşkın gerektirdiği, mecbur kıldığı tevâzunun bir görünüşü ise de aynı noktadan hareketle bâzen de şairlerimiz şöyle deyiverirler. Sohbetinden âr edip ey gül beni terk etme kim gül olur efsürde terk-i sohbet-i hâr eyle geç Muazzam bir nükte. Ey sevgili benim sohbetimden utanıp da benden uzakta kalma, gerçi gözlerim diken gibidir, ben diken gibiyim daha doğrusu. Ben diken gibiyim, sen ise erişilmez güzellikteki gülsün ama benden ayrı kalmak sana da yaramaz. Bilirsin ki dikenlerinden ayrılan gül perişan olur, dağılır gider.
Reklam
272 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.