Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.36.38
Milena
Milena
@sevgili_milena
2318 reader point
Joined on April 2018
Okuma Hedefleri
hiçbir şey gerçek değil her şey mübah
Siz Hasan Sabah'ı bilir misiniz? Bir intikamın peşinde zekasının her zerresini kullanan, inanmaya meyilli herkesi inancından tutup cennete soktuğu gibi ardından en tatlı yanından onu yere çalan, yaşayan hançerleriyle sultanlara baş kaldıran, İran'da eşsiz bir kasırga estiren Hasan Sabah'ı soruyorum size. Bir insan hem nasıl bu kadar
İnceleme Değil Tavsiye
Bu bir inceleme değil de tavsiye yazısıdır. İlgisi olan herkesin 8 ciltlik bu kitap serisini okumasını ben şiddetle öneririm. Peygamber meclisinde oturuyormuş da hadisleri öyle dinliyormuşsunuz hissi veriyor insana. Günlük hayatında da sünnet üzere yaşamak isteyenlere bir ışık niteliğinde olacak olan bu eser bölüm bölüm ayrılmış konularıyla size gerçekten epey yardımcı olacaktır. Güvenilirliğine zaten şüphe yok. Yayınevi çok başarılı, açıklamasını yazanlar çok güzel ve anlaşılır yazmış. Keşke keşke daha da uygun fiyatlı olsa da herkes alabilse. Hatta büyük boyunu alıp kitaplığımızın gözdesi yapabilsek. Benim okuduğum en güzel hadis kitaplarından, herkese tavsiye ederim. Başlangıç seviyesi olarak bile kullanabilirsiniz çünkü dili de öyle güzel ve anlaşılır. Keyifli okumalar!
iki türkü çığırdı diye kaçma başka adama, şaşkın mısın cemile?
Cengiz Aytmatov'dan okuduğum en basit, hatta en "iyi" olmayan eser diyebilirim buna. Bildiğim kadarıyla Aytmatov ilk bu eserle ün yapmış. Dil olarak, anlatım olarak, cümleleriyle bize kitabı seyretme imkanı sağlaması olarak dört dörtlük bir kitap olabilir. Ancak konu olarak herkese hitap edeceğini sanmıyorum. Kocası savaşa giden bir kadının, cephede savaşan kocasını başka bir erkekle aldatmasına aşk demişler. Bir de en güzel aşk öyküsü diyenler olmuş. Okurken Cemile'nin hareketlerine değil sempati duymak, az kendine gel be kadın dediğim bile oldu. Sonunda da zaten tahmin ettiğim üzere kocası dönmeden başka bir erkekle kaçtı. Ya ben böyle şeylere duygusal olarak bakamıyorum. Cengiz Aytmatov'un çok kitabını okudum ve daha önceki incelemelerimden birinde söylemiştim Aytmatov eserlerinde evli erkeklere hep ikinci bi aşk hikayesi ekliyordu. Dikkatimi çekmişti. Bu sefer de bir ablamız kocasını bırakıp kaçtı. Ancak diğer eserlerinden farklı olarak bu olay bu sefer kitabın bir nüansı değil de teması. Hiç hiç hiç sevmedim. İki türkü çığırdı diye sen kalk git adamla. Ay bu inceleme, inceleme olmaktan çıktı kabul ediyorum. Sevenlerine keyifli okumalar ancak bana kalırsa Cengiz Aytmatov'un bu kitabını sırf seriyi tamamlamak için en son okuyun. O da çok isterseniz yani.
Reader Follow Recommendations
Aylak adam; okurken biraz rahatsız olduğum, yer yer anlamakta zorlandığım, karakterleri öyle hemen oturtamadığım değişik bir psikolojik eser. Sanki bir deli kaçıyor biz onu kovalıyoruz gibi bir haller böyle. O değil kendini okutuyor da size yani.
İlk okuduğum Yusuf Atılgan eseri olması sebebiyle olduğunu düşünüyorum okurken biraz zorlandım.
Can'ınız için canınızdan vazgeçer misiniz?
Bilirsiniz ki Aytmatov'un eserleri hep bozkırda geçer ve arka planda da olsa hep bir hayvan karakter vardır. İşte bu kitap tüm o Aytmatov tarzını yerle bir ederek bir kayığın içindeki dört insanla denizin ortasında geçiyor.
Dili sade diyemem, çok güzel betimlemeler ve uzun cümleler mevcut. Akıcı bir kitap, konu ve olay gereği yüksek seviyede
Heidi, Alp dağlarının gül yanaklı kızı... Seni tam metin olarak okuduğum için öyle seviniyorum ki. Bugüne kadar kaç kere çizgi filmini izledim, kaç kere kısaltılmış metnini okudum ama hiçbiri orijinali kadar sevdirmemiş kendini bunu bu kitabın son sayfasını çevirirken anladım. Iyiki okumuşum dediğim klasikler arasında yerini çoktan aldın.
Bu kitabı bir çocuk kitabı olarak görmeyin, evet kısaltılmışları öyle olabilir ama elinize 300 sayfalık bir Heidi aldığınızda bunun kesinlikle çocuk kitabı olmadığını anlayacaksınız. Bir çocuk saflığının, iyi niyetinin, masumiyetinin nelere sebep olduğunu görecek mutlu olacaksınız. Yaşama tutunmak için bir sürü ıvır zıvıra gerek olmadığını göreceksiniz.
Kitabın dili tahmin edebileceğiniz üzere gayet sade ve akıcı. Basit, anlaşılabilir cümlelerle ilerleyen bu kitabın konusuyla verilmek istenen mesaj da aslında bir zamanlar süregelen çıplak ayaklı çocuk işçiler (köleler) olsa da bunu size hissettirmiyor.
Heidi ile dağların eşsiz güzelliğini izleyerek altın gibi kızarmış bir dilim peynir yemek ve üzerinde dumanları tüten yeni sağılmış koca bir kase keçi sütü içmek için bu kitabı okuyunuz efendim.
Not : Şu an TRT'de yayınlanan entrika dolu Heidi çizgi dizisi ile tema hariç pek alakası yok diyebilirim.
Çabaladığınız şey haklı olmak değil mutlu olmak olsun.
Hani herkesin dilinde bir tabir vardır; "Pollyanna'cılık". Neredeyse her birimiz hayatımız boyunca bu tabiri en az bir kez kullanmış veya hiç olmazsa bir kez duymuşuzdur. Ama kaçımız merak edip de acaba bu Pollyanna ne anlatıyor yahu diyerek bu eseri tam metin olarak okuduk? Bir yerlerden duyup kabulleniyoruz, böyleymiş diyoruz. Eksik
Yediden yetmişe herkesin okuyabileceği Yeşilin Kızı Anne serisinin 7.kitabı olan Gökkuşağı Vadisi kendi içinde değerlendirildiğinde gerçekten mükemmele yakın bir kitap. İşlediği konu çok eğlenceli ve eğitici. Küçük bir köye yeni gelen rahip ve onun afacan çocuklarını konu alan bu kitapta Anne neredeyse yok denecek kadar az geçiyor. Ama neden yani? O zaman bu kitap bambaşka bir kitap olarak basılsaymış biz Anne'i okumak istiyoruz ki seriye devam ediyoruz değil mi ama.
Özetle bir kitabın serisini devam ettirebilmek için ana karakteri arka plana atıp başka karakterler ile devam edeceksek o seriyi sonlandırıp farklı bir kitaba geçiş yapmalıyız bence. Demek istediğim şu ki bu kitap tek olarak değerlendirilirse çok güzel bir kitap ama bir serinin 7. kitabı olarak düşünüldüğünde hayır o kadar da iyi bir kitap değil.
Dil sade ve akıcı, konu hoş ve eğlenceli. Hatta serinin en güzel kitaplarından diyebilirim ama serinin ana karakterinden ciddi derecede kopuk olması beni üzdü. Yine de okunmaya değer. Ben puanlamami kitabın kendisine vereceğim, kitap on numara beş yıldız. Keyifli okumalar dilerim.
Küçük kadınlar kitabının devamı olan "İyi Eşler" in varlığından bile habersizdim. Ben hep Küçük Kadınlar'ı tek bir kitap sanıyordum ama öyle değilmiş bu bir seriymiş. Öncelikle koridor yayınlarına bu kitabı bastığı için teşekkür etmek istiyorum çünkü güncelde tam metin olarak ben ilk burada gördüm. Zaten bu bez ciltli kitapların
Bir çoğumuzun küçük yaşında kısaltılmışını okuduğunu tahmin ettiğim bu güzel eseri tam metin okumak aşırı keyifliydi. Meg, Jo, Beth ve Amy ve de tabiiki anneleri Mrs. March herkesin tanımasını istediğim müthiş "karakterli" karakterler. Özellikle Mrs. March bundan sonraki hayat idolümdür. Keşke her anne onun kadar bilinçli çocuk büyütse, inanın dünya o zaman müthiş yaşanılası bir yer olurdu.
İncelememe böyle direkt giriş yapmak biraz ilginç oldu ama kitap bittiği gibi yazınca sanırım aklımdakiler döküldü bir anda. Öncelikle kitabın dilinin çok basit olduğunu ifade etmek isterim. Epey basit hatta, bu basitlik beni biraz kitaptan itti desem yalan olmaz. Çocuk öyküsü olarak bildiğimiz bu eser aslında sahiden çocuklara hitap edebilecek bir dille yazılmış. Kısaltılmış çocuk metinlerinin dili ile pek fark yok arada yani. Sade, basit, anlaşılır bir dil ama 420 sayfalık uzun sayılabilecek bir eser. Konu olarak da öyle tatlı, öyle öğretici ki... Anne çocuk ilişkisi desen harika, kız kardeş ilişkisi desen harika, arkadaş ilişkileri desen harika. Bu kitabı okumanızı bir hayat dersi olarak özellikle tavsiye edebilirim.
Birbirinden farklı karakterlerde dört kız kardeşin zıtlıklarına rağmen anlaşmaları gerçekten şahaneydi. Bir annenin nasıl çocuk büyütüleceğini, nasıl yol gösterileceğini yani nasıl rehber olunacağını, nasıl sevgi ile terbiyeyi idare edebileceğini öğrenebileceği bu tatlı kitabı her yaştan insana cinsiyet fark etmezsizin öneririm. İkinci kitabı "İyi Eşler" e hızlıca başlamayı planlıyorum. Okuyacaklara keyifli okumalar diliyorum.
Seri içerisinde en sevdiğim kitaplardan biri de bu oldu. Artık bizim kızıl saçlı çilli Anne'imiz anne olmuştur ve çocuklu bir kadın olarak evini çekip cevirmekle meşguldür. Bi insanın yedisinde neyse yetmişinde de o olur sözünü derinden hissettiğimiz bu kitapta Anne yine iyilik timsali yüce karakter olarak kendini gösteriyor. Siz o küçük kızın gün gelip altı çocuk annesi olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Yazarına olan saygım giderek artıyor her kitabında böyle güzel bir hayat hikayesine devam etmek gerçekten hem zor hem çok keyifli olmalı.
Bu kitapta Gilbert biraz arka planda kalmış olsa da elimize doğmuş sayılan altı yavru bu açığı epey kapatmakta. Her insan ayrı bir hayat hikayesi evet ve bu çocukların tatlı maceralarını okumak da oldukça keyifliydi. Anne'in olgun bir kadın olarak karşımıza çıkması sahiden çok şaşırtıcı ama gerçekten bu da yakışmış. Bir de Anne'i anne olarak görmek insana güzel örnek oluyor.
Kitapta Susan karakterini ayrıca sevdim bunu da belirtmek istiyorum. Her eve bi Susan Baker lazım :)
Kitap yine dil olarak sade ve anlaşılır. Her yaştan insanın okurken zorlanmayacağı basit bir dille yazılmış.
Yahu bir kitap karakterine bu kadar bağlanmak sahiden doğru değil ama ben Anne ile gerçekten dost, kardeş hiç olmadı akraba falan olmak istiyorum. Yok yok tamam komşu olsak da yeter. Ah, güzel insanlara hasret olarak, incelememi okuyanlara selam olsun. Vaktiniz varsa bu seriyi okuyun biz hala sıkılmadık hala serinin diğer kitabının da çevirisi yapılsa da okusak diye sabırsızlıkla bekliyoruz.
Okurken çoğu yerde tiksinti hissettiğim bir kitap oldu. Kitapları hayalinde canlandırarak okuyan insanlar bu konuda beni oldukça iyi anlayacaklardır; yani aslında kitapları sadece okuyan değil de izleyen insanlar...
Kitap okunaklı ve anlaşılır bir dilde yazılmış, aralarda bazı tıbbi terimler kullanılsa da bu okurken insana rahatsızlık vermiyor. Kan revan içinde kalarak bol bol ameliyat okuyacaksınız diyemem ama okuduklarınız size zaten yetecek. Yeni mezun genç bir doktorun üzerine yüklenen fazla sorumluluk, tek başına altından kalkması gereken işler ve bununla beraber yaşadığı psikolojik travmaya şahit olacaksınız. Bir insan canının size emanet olması, küçücük bir hatanın neleri mal olacağı düşüncesi beni bile okurken yıprattı. Sanırım artık doktorlara daha farklı gözle bakacağım.
Sanki kitabın sonunu bağlamakta zorluk çektim ama bu kitap için bu çok da önemli değildi. Ben severek okudum ve kesinlikle tavsiye ediyorum.
Eğer tek bir cümle hakkım olsaydı onu "bu kitabı sevdim" olarak kullanırdım. Serinin başından beri beklediğimiz şey gerçek oluyor ve Gilbert ile Anne rüya evlerine kavuşuyorlar. Bu kızın hayat felsefesine, düşüncelerine bayılıyorum. Daha küçüklükten belliydi zaten ama büyüdükçe mantık ile duygularını bir arada kullanmayı iyice başardı ve
Bu serinin 4. kitabı olan rüzgarlı kavaklar bitti ama bu noktaya kadar serideki en durağan, en basit ve diğerlerine göre en sıkıcı kitap olduğunu söylemek zorundayım. Açıkçası seriye devam etmek istediğim için kitabı bitirdim evet 5.kitaptan devam edeceğim ama bu kitap epey sıktı. Bir kere eskiye dair tanıdığımız neredeyse hiçbir karakterle bir diyalog bile yok. Anne desen büyümüş o eski kendini sevdiren sevimli karakter gitmiş yerine daha olgun birisi gelmiş ve bu hiç eğlenceli değil deyip şuraya bi utanan maymun emojisi koyarım arkadaşım. Gilbert ile de arada sadece mektuplasiyorlar ama bu mektuplar öyle pek de bizim beklediğimiz şekilde değil ve mektuplara cevap yok sadece Anne günlük yazar gibi yaşadıklarını ona anlatıyor ve bu da hiç iç açıcı değil. Ne bileyim okudum ama sevemedim 7 puan verdim o da serinin hatırına, yoksa anca 5/10 alırdı, üzgünüm. Eğer serinin diğer kitapları da böyle gidecekse sahiden yazılmak için yazılmış gibi olurdu, umarım öyle değildir. Neyse ben 5. kitaptan devam. Okuyacaklara başarılar dilerim, biraz sıkılabilirsiniz ama yolun sonu aydınlık arkadaşım.
Annenin hal ve hareketleri bir çocuğun hayatında çok etkilidir. Bu kitap da neredeyse bir çocuğun bakış açısından yazılmış ve annesinin davranışları üzere çocuğun hislerinin ne derece etkilendiğini görüyoruz. Aynı zamanda çocukluktan gençliğe geçiş dönemi olan ergenliğin buhranlarını hissediyoruz. Ben kapak resmine falan bakınca daha çok aşk kitabı olarak düşünmüştüm belki de bir çoğunuz için öyle de sayılır ama bana göre bu kitap çocuğun ve çocukluğun hislerine dair bize anahtarlar sunan bir kitap. Çocuk kalbini ve onun derinliğini yürekten hissettim. Stefan Zweig zaten çok güzel yazan bir yazar. Bana kalsa şu novellayı bir paragrafta anlatır geçerim ama yazarı Stefan Zweig olunca o bir paragraf bir kitaba dönüşüyor. Çünkü öyle güzel betimlemeleri öyle güzel ruh tahlilleri var ki o yazsın hatta daha da uzatsın ben hep okurum dedirtiyor.
Kitabın konusu için şunu söyleyebilirim "çapkın ve heyecan arayan bir baronun, küçük oğluyla yalnız tatile çıkmış bir anneyi gözüne kestirmesi ve önce oğlunu fethedip sonra anneyle iletişim kurması sonucu oluşan aradaki yasak aşk yaşamaya baslama niyetini çocuğun hissetmesi ama ne hissettiğini dahi bilmemesi diyebiliriz." Çocuğun hislerinin, anladıklarının ve anlayamadıklarının bize tasviri çok iyiydi. Çok iyi işlenmiş bir eser. Çok başarılı bir anlatım. Ben bu gibi eserleri uzun soluklu kitapları okuduktan sonra dinlenme için tercih ediyorum. Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim
