Ruh bedenden kilometrelerce öteye gidebilmesine rağmen
Beden ağır kalarak dengeyi sağlamakla ustalığını sergiliyordu
Her şeyde bir denge ve ahenk olması düzeni koruyan mekanizmanın kendisiydi
Lakin;ruhun özgürleştirildiği anlar da yok değildi
Olmak istediği yerde bir saniyeliğine bile kalması
Kendisine verilen bir ödüldü aslında
Hatta bu eylemi sorunsuz sergilemenin mükafatıyla sahip olduğu bedene tekrar dönmesi de mucizenin apaçık var olduğunu gösteren bir delildi
Aklın ve ruhunla burada ol!
Her zaman olmuyormuş işte anlıyoruz
Bazen yaşayarak bazense yaşatarak
Ruhun neredeyse sen de oradasındır aslında..
İnsanı bir et yığını olmaktan kurtaran sistemlerin en güzelinin ilk çivisini bir nefes serüveni başlattı
Kudret sahibinin verdiği ülfet değerlerin en üstünüydü
Her bir hücreye verilen kopya ile mananın sırrı şifrelendi
Yaşama sadece mantık ile değil gizli manalarla bakma öğretildi
Hakkı verilmeye çalışılsa da en mahrem güzellikler zamanla hasletlerini yitirmeye başladı
Özlem duydukça da bedendeki çürüme ve tahribat onarılmamak üzere
Ta ki sevgiliye kavuşma anına kadar devam edecekti...
4/9/2023
Pınar PEKĞÖZ
Gecenin şarapla karıştığı an
Yeniden özlem duyulur eski bir sevgiliye
Alır kavalı eline
Tüm sesleri bastırır bir cerenin nabzı
Unutulmuş anılar canlanır
Gözlerin gazelinde
Birinci Ağıt
Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Eyy benim gülen yüzüm, bakmaya doyamadığım, yanında huzur bulduğum.
Bu nasıl özlem, bu nasıl bir hasrettir ki sen olmayınca nefes alamıyorum.............................................................................................
Allah'ım mucize olsun..sevgiliye kavuştur, ayrılmayalım birbirimizden.
DAĞA ÇIKAN KURT
Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
Eğer aşka duyulan özlem gerçekten diğer yarımızı aramamızsa ve aşk diğer yarımızı bulduğumuz yanılgısıysa,, aşk sadece içimizdeki yokedilmeyen narsizmin sevgiliye yansıtılması değil midir?
“Ben buradaki insanlar gibiyim, köksüz, tutunacak bir yeri olmayan bir insanım.”
Öncelikle, bir kitabı okumadan önce bütün önyargılarımızdan sıyrılıp okursak daha çok verim alabileceğimiz ve yaşadığımız serüvenden daha çok keyif alabileceğimiz düşüncesindeyim. Düşüncelerimizin dışında cümlelerle ya da söylemlerle karşılaştığımızda zaman zaman
Aşk Hikayesi kitabında sevginin, aşkın, özleme'nin, beklemenin, vefakar'lığın, sevdiği mutlu olsun diye vazgeçebilme'nin ve yatağını alınamayan sevgilinin sırf yanımda nefes alsın diye kıskançlık tohumu ile yapılan
Kitaptaki son tarihine göre 27 yıl ve Doğan Hoca ile Arzu Hanım ölene kadar da devam edecek olan harikulade bir gizli aşkı anlatıyor roman. Kim demiş aşkın ömrü 3 yıldır diye. Bu ömür boyu. Çünkü birbirlerini tüketecek, en çirkin yanlarını görecek kadar bir arada yaşamadılar ki. Hep özlem, hep özlem.
Doğan Hoca'nın öğrencisi Arzu. Önce dükkana gelip giden sohbetiyle renk katan öğrenci, sonra acabalarla duyguların yoğunlaşmaya başladığı ama hocanın kendine bile itiraf edemediği hisler ve devamı.
Yanlış evlilikler, musmutlu-heyecanlı gizli aşk. (Özenmesin kimse)
Elinizden bırakamayacağınız sevgiliye sevgi dolu bir roman.
KEYİFLİ OKUMALAR
RomantikaTurgut Özakman · Bilgi Yayınevi · 20214,767 okunma
İçimde şaraplanmış bir özlem. Sanki görüşemediğim, koşulların bizlerin uzun süre ayrı yerlerde yaşamaya zorladığı bir sevgiliye geri dönüyordum. Ne yaparsın şimdi böyle biriyle?
Sevgiliye bir mektup yazdım.
Özür ve özlem kusağıyla sardım.
Bir beyaz güvercinin ayağına
tutusturup pencereyi açık bıraktım.
Yönünü ve yolunu bildiğini biliyorum
ama yerine ulaşır mı bilmiyorum...
Bense seni bekliyordum;
bir yaşama, bir kente ve hepinize veda ederken
en çok seninle kucaklaştığımda
anlayacağımı biliyordum,
geri dönüşsüz bir yolculuğa çıktığımı.
Gözyaşlarımı bekliyordu, şimdi değildi sırası,
biraz sonraydı.
Oturduğum koltuktan, akıp giden görüntülerin
uzaklığında
yüzümün anlamlarının yitip gittiğini
seziyordum.
Sevgiliye duyulan özlem kadar büyüktü
seninle vedalaşmaya duyduğum da.
Gelmedin, bilmeliydim...
Ben de gelemezdim.
O günden sonra,bekler oldum,
boşluğunu doldursun diye;
"yazmadın."