Şeker Portakalı, José Mauro de Vasconcelos’un kaleme aldığı, yoksulluk içinde büyüyen küçük bir çocuğun iç dünyasını derin bir duyarlılıkla anlatan etkileyici bir roman. Kitabın başkahramanı Zezé, yaramazlıklarıyla dikkat çeken ama aslında içinde büyük bir sevgi, merhamet ve hayal gücü taşıyan bir çocuktur. Onun hayali arkadaşı olan şeker portakalı fidanı “Minguinho” ile kurduğu dostluk, yalnızlığını ve sevgisizliğini bir nebze olsun telafi eder. Zezé’nin çocuk olmasına rağmen yaşadığı acılar, özellikle Portekizli Manuel Valadares ile kurduğu dostluk ve ardından gelen kayıp, insanın içini sızlatacak kadar gerçekçi ve dokunaklıydı.
Kitap boyunca en çok etkilendiğim nokta, Zezé'nin gözünden dünyayı görmek oldu. Okurken zaman zaman kendi çocukluğumla karşılaştırma yaptım ve Zezé'nin yaşadığı her duyguyu içimde hissettim. Özellikle Zezé’nin “küçük bir adam” haline geldiği an, yani çocukluğunu yitirdiğini fark ettiği o sahne, beni fazlasıyla sarstı. Şeker Portakalı, sadece bir çocuk kitabı değil; sevginin, kaybın ve büyümenin ne anlama geldiğini herkese anlatan evrensel bir hikâye. Zezé'nin hikâyesi, kitabı bitirdikten sonra bile insanın aklında ve kalbinde yer etmeye devam ediyor.