İsimsiz Kabirler Gibi – Modern Yalnızlıklar – Umut Kozak
‘İsimsiz Kabirler Gibi- Modern Yalnızlıklar’ Umut Kozak’ın okuduğum ilk kitabıydı. Kendisi ve kitaplarıyla tanışmam bir tesadüf üzerine oldu. Ailemle sahile yürüyüşe çıktığımız bir gün tezgahta kitaplar dikkatimi çekti. Ben birkaç kitabı incelerken kendisi geldi, çok tatlı bir sohbeti vardı ve beni çok güzel kitaplarla tanıştırdı o gün. Hem onun kitaplarıyla tanışmış oldum hem de Halil Cibran ile tanıştırdı beni. Gelin şimdi bende sizi onun kitabıyla tanıştırayım. İsimsiz Kabirler Gibi, 7 öyküden oluşuyor ve kısa hikayeler okumaktan çok öte bir kitaptı benim için. Yazar sade üslubuyla, derin anlamlar içeren zengin hikayeleriyle sürükleyici bir yolculuğa çıkartıyor. Kitabın nasıl bittiğini anlamıyorsunuz bile. Ve etkisinden de pek kolay çıkamıyorsunuz. Yazar kitap boyunca bütün karakterlerin duygularını betimlemeleriyle çok güzel bir şekilde geçirmeyi başarıyor. Karakterler üzerinden de size kendinizi sorgulatıyor. Benim en çok etkilendiklerim ‘Bohem Rol’ ve ‘Yeşil Konak’ oldu. Ve bu tarz eserler genelde birkaç kez okunduğunda daha da anlam kazanıyor fikrimce. İlk okuma daha çok kitabın derinliğinde kaybolmak gibi. Daha sonraki okumalarda ise fark etmediğiniz detayları fark etmeye başlıyorsunuz ve kitap daha farklı bir zenginlik kazanıyor zihninizde. Son olarak ‘İsimsiz Kabirler Gibi’ sadece bir öykü kitabı değil, aynı zamanda derin, düşünsel, sorgulayıcı bir yolculuğa çıkmanızı sağlıyor. Bu kitabı düşünmeyi, sorgulamayı sevenlerin kaçırmaması gerekiyor. Başka incelemelerde görüşmek üzere...
Şunu öğrendim ki balıkların çoğu yaşlanınca ömürlerini boşuna geçirdiklerini söyleyip yakınırlar. Sürekli sızlanıp herkesten şikayet ederler. Ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek mi yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?
Eğer bir şeftali kurtlara kanar, onların etlerine işlemesine, çekirdeklerini kemirmesine duyarsızlaşır ise ölür. Eğer çekirdeğindeki gizli güçle yaşama bağlanırsa ve gelişme ortamına sahipse her şeftali gelişir.
˚*・༓☾ Kitap İncelemesi ☽༓・*˚
Selamlar. Bugün okurken oldukça etkilendiğim, bana hem kendim hakkımda hem de ahlaki değerler hakkında sık sık sorgulamaya iten bir kitaptan bahsedeceğim. Dorian Gray'in Porteesi Oscar Wilde'ın yayımlanan tek romanıdır. Aslında ilk başta 1890 yılının Temmuz ayında İngiltere ve Amerika'da eşzamanlı
Aslında kimse, onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez. Bazı insanlar kimi çoşkulu anlarında hayatlarının o altın anını şimdi yaşadıklarını içtenlikle (ve sık sık) düşünebilir ya da söyleyebilir belki, ama gene de ruhlarının bir yanıyla bu andan da güzelini, daha da mutlu olanını ileride yaşayacaklarına inanırlar. Çünkü özellikle gençliğinde, hiç kimse bundan sonra her şeyin daha kötü olacağını düşünerek hayatını sürdürmeyeceği gibi, insan eğer hayatının en mutlu anını yaşadığını hayal edebilecek kadar mutluysa, geleceğin de güzel olacağını düşünecek kadar iyimser olur.
Ben yavaş bir hayat yaşamak istiyorum. Sıkıcı ve tembel olanından değil. Sakin olanından. Kendimi aynı anda her şeyi yapmak zorunda hissetmediğim, bir verim makinesi olarak görmediğim, çok fazla şeye odaklandığım için bütün günümü kaçırmadığım bir gün. Birin sıfırdan büyük olduğunu bilerek az da olsa ne yaparsam yapayım kendimi bütünüyle verebildiğim bir gün geçirmek... Kendimi başkalarıyla kıyaslamadan sadece dünki benden daha iyi olmaya çalışarak. Yaşadığım her saniyenin farkında olarak ve tadını çıkartarak yaşamak istiyorum.