“Milletimizin zalim olduğu iddiası da sırf iftiradan, baştan başa yalandan ibarettir. Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir. Hatta denilebilir ki, başka dinlere mensup olanların dinine ve milliyetine riyetkar olan (saygı gösteren) yegâne millet bizim milletimizdir.”
–
Ankara'da Millet Meclisi'nde Sevr görüşmeleri yapılırken Nebil Efendi'nin ''Boşuna yorulmuşlar, Türkiye yok diyeydiler daha iyi ederlerdi'' sözü her şeyi net ve kısa anlatıyordu.
Klasik nezaket cümlelerinden sonra Yüksek Komiser, Kral'ın Vahidettin'i ve İstanbul yönetimini destekleyen sözlü mesajını iletti. Mesaj Vahidettin'i pek duygulandırdı. Milletin kendi arkasında ol- duğunu belirtmek için. "Türkiye'nin bugünkü ıstırabından sorumlu olanlar nüfusun ancak yüzde onudur" dedi; kısa bir duraksamadan sonra devam etti:
"İngiltere Anadolu'daki savaşı neden durdurmuyor, anlamıyorum. Birkaç savaş gemisini İzmir'e, bir-ikisini de Karadeniz'e yollamanız, iki yanı da mantıklı davranmaya zorlar."
Sir Rumbold Padişah'a hayret ve gizli bir acıma ile baktı. Çok zavallı bir duruşu vardı. İngiltere Sevr'e karşı çıkan M. Kemal'ı değil, el bette Sevr'i benimseyen onu tutacaktı. Ama bu 600 yıllık devletin hükümdarının, olup bitenlere akıl erdiremediği anlaşılıyordu. Ne Yunanistan'ın İngiltere için anlamını kavramıştı, ne de Ankara'nın bir çift savaş gemisiyle dize getirilemeyeceğini. Sözü uzatmadı, "Barışı sağla mak için uygun zamanın henüz gelmediğini söylemekle yetindi.
Konuşma Vahidettin'in sızlanmaları ve Yüksek Komiser'in avutucu cevapları ile sona erdi.
Konuşmanın tutanağı, tarihin gurur ve utanç verici olaylarla dolu belgeliğinde hak ettiği yeri aldı..
Tarih Kitabı Olarak Düşünülmemesi Gereken, Gri Propaganda Metni
Neden başlığı bu şekilde yazdık diye merakla incelemeyi okumaya başlamış olan sizlere başlangıç olarak şu bilgiyi verelim. Kitap tarihi olayları, kendi hezeyanları ile harmanlayarak asıl amacını okuyucuya telkin etmeyi amaçlıyor.
Kitabı okumaya başladığımızda çok farklı bir bakış açısından yazıldığı izlenimini versede ilerleyen sayfalarda, Lozan
Saltanatın Kaldırılması; Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurulması
Dram sona ermekteydi. Geriye sadece, ölü doğmuş olan Sevr Antlaşması'nın yerini Orta Doğu'da gerçek barışı sağlayacak bir belgenin almasına yönelik adımın atılması kalmıştı. Ancak, dört yıl boyunca devam eden olayları takip edebilecek garip olaylar çok fazla şaşırtıcı olmamalıdır. Türkiye bütün bunlardan muzaffer olarak çıkmıştır.
Atatürk, Clausewitz'in şu sözlerini uygulamıştır: "Savaş, siyasetin sadece bir eylemi olmayıp aynı zamanda gerçek bir siyasi araçtır; siyasi ilişkilerin başka yollarla sürdürülmesidir." Askerlik ile siyaseti iç içe geçmiş bir şekilde uygulamak için iktidarın askerî, diplomatik, ekonomik ve bilgiye dayalı unsurlarını bir bütün