SULTAN-Sık gelir misiniz buraya? ŞAİR-Ne kadar kaybolmak istersem o kadar çok gelirim. SULTAN- Kaybolmak için pek uygun bir yer değil aslında. Şehrin tam kalbinde ayakta bekliyorsunuz. ŞAİR-Burada şehir susar kardeşim, burada herkes susar. Bu köprü denizle halicin aras.ındaki hudut çizgisidir. Şu anda suyun bir isimden başka isme aktığı yerdeyiz. Ne sokak, ne agora, ne de meydan... bir köprünün üstündesin. Havadasın. Martıların havalandığı yerde, şehrin boşluğundasın. Kimsenin fark etmediği gizli bir yaşantı vardır burada. Alt kattaki meyhanelere sarhoş olmaya gelirler, köprünün üstünde ise dalgınlar balık avlar. Hiçbirimiz ayık değiliz burada. Aynı insanlar, aynı kuşlar, aynı tekneler... birbirimizin başını döndürüyoruz.
Selma karanlığı ve siyah rengi sever. Gürültüden ve yüksek sesten hoşlanmaz. Kendisi de kulağa söylüyormuş gibi fısıltılarla konuşur. Bak, deniz üstünde değiliz. Çünkü denizin sesinden hiç hoşlanmıyor
Reklam
Şimdi bu göz var ya.. bize ait değil Alikâr. Yani biz gözün içinde değiliz. Dışındayız.
“Şimdi bu göz var ya… bize ait değil Alikar.Yani biz gözün içinde değiliz. Dışındayız.”
Ancak unutmayalım ki,biz 1299'da kurulan Osmanlı'dan ibaret değiliz. Biz dünyanın en eski uygarlıklarından biriyiz. Biz Hun'duk,Göktürk'türk,Selçuylukduk,Osmanlıydık. Yani Türk'tük.Bunların hepsi unutturuldu,siyasi bir kimlik olan Osmanlı benimsitilmeye çalışıldı.
Son satırlar:
İnsanların zaten kısıtlı olan özgür düşünebilme ihtimalleri giderek ortadan kalkıyor. Teknoloji bize doğanın bir parçası olduğumuzu hepten unutturuyor. Davranışlarımıza yön veren nedenleri düşünmekten uzaklaştıkça özgürlükten de uzaklaşıyoruz. Özgürce karar alabildiğini zanneden, kendini doğanın biricik hükümdarı gibi gören pespaye birer
Sayfa 269 - Dipnot
Reklam
104 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.