Haberlerde kravatlı insanlar ekonomi üzerine konuşuyordu. Sahi ne denli meseleydi böyle? Halbuki köyde bunlar pek konuşulmazdı. Para karşılığı değil mal karşılığı iş olurdu. Saçı sakalı karışmış Halil dikkatlice haberleri izliyordu. Raşit yanına oturdu. Halil, Raşit’in geldiğini gördü. Derin bir iç çekti. Konuya hiç beklemeden girdi.
- Ya Raşit görüyor musun? Bu insanlar senin benim cebime girecek parayı konuşuyorlar. Sen çalışıyorsun ben çalışıyorum ama bize verilecek parayı bu adamlar belirliyorlar. Yok efendim vergiymiş, yok efendim yaşama bedeliymiş zırvalayıp duruyorlar. Gelir vergisiymiş. Bunun oranları artacakmış. Yahu gelir vergisi dediğin şey fakiri ezmek için var. Olması gereken servet vergisidir servet! İşte Raşit sen ben çalışırız ama senin ve benim fikirlerim bu adamlara karşı gelmek için az gelir. Bize toplu bir öfke lazımdır.
Raşit, Halil’i dinledikten sonra hak verdi. Ancak köylü adam nereden bilirdi ki bu kadar şeyi? Köylü adam tarlasını kışına hazırlık eder, mahsülünü satamazsa devlet babaya verir kurtarırdı. Gerçi Halil abi de siyasi mahkumdu. Boşuna ceza almamıştı. Yoksa ne işi vardı bu hapishanede?
Menekşe Köy/ Yunus Emre GÖKCAN