kitaplarısevengizem’libiri

Çocuklarına bale dersi, piyano dersi aldırıyorlar, yabancı dil öğretiyorlar, "bonjur, bonsuvar" demeyi öğretiyorlar. Ziyafette hangi çatal, hangi bıçakla yemek yeneceğini öğretiyorlar. Ama hiçbir manevi, hiçbir dinî telkin yok. Ben buna görgü, bu insanlara da görgülü demekte zorlanıyorum.
Reklam
“Ölmeden önce ölünüz! Nefsimize hükmedebilmek, deve çobanlığı kadar zordur. Nasıl ki deveyi terbiye etmek, onun sabırsızlığını dizginlemek zordur. Nefsimizi terbiye etmek ve dizginlemek de bir o kadar zordur. Ölmeden önce ölen yani nefsine hükmedebilen biri, devesinin sırtında cesedini, bedenini taşıyan yüce bir ruha dönüşür. Hele nefsimiz palazlandığında yani devemiz henüz yavruyken isyana kalktıştığında onu dizginlemek, öldürmek daha muteberdir. “
“Ancak bazen öyle buhranlar yaşarız ki içimizdeki değersiz madenlerin değerini anlamaya başlarız. Zira cennete giden yol cehennemden geçer. Doğru yolun yolcusunun ayağını yalandan taşlar kanatır. Hafız-ı Şirâzi'nin dediği gibi, varlık eviniz tufana gark olsa da Nûh'u kaptan bellediğiniz sürece elem denizlerinin deli dalgaları sizi korkutamaz.”

Reader Follow Recommendations

See All
Ümidi olan ağlar, ümidi kesilmemiş insan ağlar. Bizde gözyaşı rahmet; nisan yağmuru müjde ve neşe; gözlerin ağlaması da ruhun gülmesidir. Modern çağda bu kavramı da kaybettik ağlamayı olumsuzladık, negatif kodladık ağlamamak lazım, ağlamak zayıflıktır gibi çok berbat bir anlayış bu. Olur mu hiç ! Ağlamayan gülemez ki zaten. Gülmek ağlamanın ta kendisidir, madalyonun biri bir yüzü, biri bir yüzüdür. Hakiki gülenler hakiki ağlayanlardır.
Bazen güzel bir sabah kahvesi ve bir parça çikolatayla, bazen eski bir fotograf albümü ve bir sanat müzigi şarkısıyla, bazen bisküviyi batırarak bergamotlu çaya ya da açık bir pencereden elini uzatıp yağmur suyu biriktirerek avucunda.Sana iyi gelen şeylerin neler olduğunu keşfetmelisin. Çünkü sen mutlu oldukça, temelleri sağlam atılmış mutlu bir ev inşa edeceksin.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam