Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Şeyma
Şeyma
@sheymagmrkc
Hûş der-dem
Öğretmen
32 okur puanı
Mayıs 2022 tarihinde katıldı
Kaan Murat Yanık'ın okuduğum ilk eseri olsa da son eseri olmayacak. Uzun zamandır okuduğum günümüz romanlarından en keyif aldığım, edebiyatın derinliğini ve gücünü en iyi hissettiğim eser Uzakların Şarkısı oldu. Bana göre baştan sona bütünlüğünü koruyan kurgu, merak duygusunu pekiştirerek akıcılığı sağladı. Hikaye içinde hikaye oluşturarak romanın sonunda 18.yüzyıl ile 21.yüzyıl birbirine harmanlanmış gibiydi. Kurgu 'zaman' üzerinde yoğunlaştıkça hayal ile hakikat arasındaki bağ da güçlendi. Böylece uzaklardaki şarkıya yakından kulak verdik..
Güray Süngü, kalemi çok güçlü olan günümüz yazarlarından...Bu roman da düşüncelerimi destekler nitelikte. Kitap, okurun konuya yoğunlaşmasını sağlayan bir kurguya sahip. Romanın ortalarına kadar hazıfasını yitirmiş birinin kendini tanımaya çalışmasını okurken bir anda Âdem'i (bence kendini) arayan kişinin mücadelesini ve zamanın içinde kayboluşunu okuyoruz. Kahramanımız kısır bir döngünün içine girmiş olduğunun farkında olmasa da zamanın merkezine ulaşma niyetinde. Romanın ilerleyen sayfalarında aynı olaylar tekrar eder hâle geliyor ve her okuduğumuz sayfayı birkaç sayfa sonra tekrar okuyoruz. Aslında roman kişisinin yaşadığı bitmeyen arayışı biz de yaşamış oluyoruz. Postmodern bir eserde olması gerektiği gibi zaman ve mekan alışılagelmişin dışında kullanılmış. Bu da romanın kurgusuna katkı sağlamış ve rasyonellikten felsefik bir hâle dönüşmüş.
Unutarak her şeyin geçeceğine inananlara karşın kendisini, acısını, aşkını unutmak istemeyenlere fısıldıyor cümleler...
Müslümanlara faydalı olmak ve İslam'a hizmet etmek adına uğraş vermiş bir imamdır Gazzâlî. Bu kitapta da bazı öğütler vererek yolumuzu bulmamıza yardımcı olmuştur. Mi'rac kelimesini seçmesi de tesadüf değildir. Ruhen yükselmeyi sağlayan işaret ve delillerin birer merdiven basamağına benzediğini belirtir. Her basamakta ilahî ilimlere ve manevi sırlara dikkat çekmektedir. Kitap, Gazzâlî'yi daha önce okumayanlar için biraz karışık ve sıkıcı gelebilir ama onun lisânına hakim olanlar ilminden istifâde edecektir.
Yolcular ve Mir’aclar Tasavvuf Yolculuğu Üzerine Notlarİmam Gazali · Veciz Yayınları · 202311 okunma
Okur Takip Önerileri
Bir sufinin günlüğü... Adım adım marifetullahı aramakta Şekur. Arayıp da bulabilmenin meşakkatiyle elim hadiselere şahit olmuş. Öğrendiklerini başkalarına öğretmeyi gâye edinmiş ve eserlerini de bu düsturla hazırlamış. Şeyhi ile yaptığı sohbetler ve dersler aslında bizlere de derin düşünme imkânı vermekte. Allahü Teâlâ'ya karşı sorumluluk bilincinde olmamız gerektiğini vurgulamakta. Şeyhin de dediği gibi "Yolu İslâm'ın içinde aramalı..."
Kalp, hâlden hâle girer. Kalp adeta bir cenk içindedir ve iki taraftan birini seçmesi gerekir. İki ordu, iki hâl, iki yol... Bir tarafta şeytan; şehvet, hevâ, öfke ve hasetle... Diğer tarafta melek; ilim, basiret ve hikmetle... Melekût âleminin hazinesi olan kalp, layık olduğu tarafı seçecektir.
İmam Gazzâlî ilmiyle kalbi arındırmanın, cilalandırmanın yollarını bize gösteriyor. Kalp, bedenin merkezi olduğu gibi rûhun da inşâsı için önemli bir konumda. Onu karartan, katılaştıran, süveydâ'sına yerleşen şeytanın türlü vesvese ve oyunlarına karşı galib olmanın ipuçlarını her kelâmında belirtiyor. Çeviri ve üslûp ile bu derin mevzû daha anlaşılabilir hâle gelmiş. Ayrıca sahâbelerin nasihâtlerden, peygamber kıssalarından, hadislerden, ayetlerden aksâm verilerek anlatılmak istenen ayan olmuş. Velhâsıl kitabı okuyup kalbe muhabbet besleme temennisiyle...
Üsküdar'da bir attar dükkanı...Kitabı okuduktan sonra Üsküdar'a gidip o yaşanmışlığı hissetmek istedim ama maalesef zamana yenilip hâtıratta kalmış. Küçük bir dükkana büyük bir muhabbet, sohbet ve dostluk sığdırmış attar kardeşler. Üsküdar'ın san'atkârlarının, şairlerinin, mürşidlerinin, dedelerinin müdâvimi olduğu mânevî mekan Yüksel Özemre'nin hatıralarıyla kağıda dökülmüş. Attarlık bir nevi şifâhane gibi, bu attar dükkanı da ruha şifâ vermekte. Bu muhterem zâtlarla eski Üsküdarlıların zarâfeti, iz'anı, müstağni hâli fehmedilmekte. Yüksel Özemre ve kitapta zikredilen gönül ehli insanları rahmet ve minnetle yâd ediyorum...
Derleme kitapları her zaman çok samimi ve keyifli bulmuşumdur. Kelimenin Dirilişi de o kitaplardan bir tanesi. Belki Erdem Bayazıt'ın kelâmından mütevellit belki de bir şahsiyeti kendi düşünceleriyle tanımaktan... Kubbesinde hoş bir sedâ bırakanları, dostlarını, kardeş bildiklerini köşe yazılarıyla ilgilisine sunmuş. Okumanın yaşamdaki mânasını, şiirden şairin tezâhürünü hissettim onun her cümlesiyle. Âsımın nesline okuyun diye sesleniyor Bayazıt. Veshâsıl refîklerle hemhâl olup dirilişe yol almalı...
Oruç Aruoba'yla tanışmam De Ki İşte ile oldu. Aslında okudukça insan ömrünü de anlamlandırmaya, bir manâ ortaya koymaya çalıştım. Yaşam, ölüm ve felsefe üçlüsüyle insan olmanın hakikatini ve vazifesini kavramamızı sağlıyor. Kullandığı kelimeler ağdalı veya cinaslı değil ama yalınlığın vermiş olduğu derinliği fark ediyorsunuz. Yaşam ve ölüm birbirine tezat olgular olsa da tam bu esnada bütünü oluşturan parçalar ve akisler olduğunu görüyorsunuz. Okudukça anlam daralıyor ve çıkmaz sokaklara dalıyorsunuz. Bu çıkmazdan sonra felsefeye geçiş yaparak yaşamın içinde ölümü yaşamak gerektiğini saptıyorsunuz. Sanırım arayışları, bekleyişleri, kaybedişleri yaşayarak öleceğiz...
Öğretmenden esnafa, doktordan çiftçiye, siyasi kişilerden ebeveynlere kadar toplumdaki her kesimin okuması gerekiyor. Bu kitap sınır komşularına bağımlı hale getirilen, kendi özüne göre hareket edememiş bataklıklar ülkesinin beyaz zambaklar ülkesine dönüşünün eseri. Hayatın her alanında eğitime önem vererek, eğitim için fedakarlık yaparak, alt tabakadan üst tabakaya kadar herkesin ülkesini kalkındırmaya çalışmasıyla deyim yerindeyse küllerinden doğmanın bir örneğini görüyoruz.
Yazar bize dönemin umutsuz ve karanlık vaziyetini sokak çeteleriyle, sosyal ve siyasi kararlarla, halkın ruh haliyle anlatıyor. Adeta bir distopya. Romanın ilk bölümünü okurken oldukça rahatsız oldum ve böyle ilerlememesi umdum ki tahmin ettiğim gibi farklı bir yöne evrildi. Tercih edilmiş bir kötülüğü dışarıdan müdahalerle yok etmeye çalışmak ve kişinin bu hakkını elinden alıp onu iradesizleştirmenin sonuçlarını yazar bizlere genç Alex ile aktarıyor. Alex'in işlediği suçlar onu insanî normlara göre kötü biri yapsa da sonradan öğretilmeye çalışılan iyilik de onu iyi bir insan yapmaz, yapamaz. Çünkü iyilik de kötülük de özümüzden gelir, harici müdahalelere izin vermez.
İnsan psikolojisinin derinlerine inen Dostoyevski, her karakterin ruhsal çözümlemesini bizlere uzun tasvirlerle anlatıyor. Şehri, şehrin insanını, ahlak yapısını, normlarını karakterler üzerinden harmanlayarak veriyor. Raskolnikov başından sonuna kadar kendiyle bir savaş halinde ve bu savaş onu sevgi, aşk, güven gibi duygulardan uzaklaştırıyordu. İşlediği cinayetin öncesinde hayalleri uğruna pek çok şeyi feda etmeye hazır olan Raskolnikov sonrasında yalnızca yaşamak için yaşamak düşüncesine vardı. Topluma göre suç olan bu cinayet onun teorilerine göre haklı bir eylemdi ama biraz da olsa bundan pişmanlık duymak istiyordu, duyamıyordu. Bence suçunu saklamak yerine en küçük ayrıntılarıyla itifara gitmesi artık yenilenme ihtiyacıydı. Dostoyevski, bir insanın vicdan muhasebesini güçlü betimlemelerle hissettirdi bana. Okurken iyi ve kötü nedir; suç ve ceza ne göre kabul görmeli sorgulamasına ihtiyaç duydum.
Üstâd'ın dört farklı konferansından derlenerek hazırlanan bu kitabın genç okurlar başta olmak üzere her müslüman ferdin kütüphanesinde yer alması gerekiyor. Bize musalla taşı müslümanını ve hâlis müslümanı sorgulatırken; nefsi adam etmeyi, ruhu muvazene halinde tutmayı öğütlüyor. İman dolu gençlerden dünya için bir inkılâp bekliyor. Üstad bu eseri bir deneme türü gibi samimi üslupla kaleme alırken aynı zamanda şiir dilini de ihmal etmemiş. Kullandığı Osmanlıca kelimeler günümüz okurlarının kelime hazinesine katkı sağlayacak olması güzel bir detay. Ayrıca konuya uygun âyet, hadis, şiir ve hatıralarını eklemesi eserin zenginleşmesini sağlamış.
