Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
160 syf.
7/10 puan verdi
Bu başta şunu söylemem gerekir ki bu histeri vakası tamamlanmış bir histeri vakası değildir. Hastanın isteği üzeri Freud tedaviyi sonlandırmak zorunda kalmıştır. Kitabın sonuç bölümünde bunun olası nedeninin kendi hatası olduğunu açıklayacaktır. Tabii ki bunu burada açıklamayacağım. Siz kendiniz merak edip okursanız ancak o zaman öğreneceksiniz.
Histeri vakası 18 yaşında ergenlik çağında kendi kimliğini yeni yeni oluşturmaya çalışan Dora ismindeki kızın tedavisinden parçaları içeriyor.
İncelemenin ortalarına doğru Freud'un incelemesinden şüphe duymaya başladım. Bu kısımlar kendi inandığı şeyi kendisi yorumluyor gibi geldi bana. Ortaya attığı çıkarımlar o kadar uçuk gelmeye başladı ki bu kadarı da fazla diyesim geliyordu. Bu kitabı okumadan önce Rüyaların Yorumu'nun okunmasını faydalı görüyorum. Çünkü bu çıkarımların benzerlerini orada yapılmış. Tabii ki ön bilgim olmadığı için bu şekilde yorumladım.
İkinci rüyanın analizinde taşlar yerine oturmaya başladı. Şüphelerim gittikçe azaldı. Dora'nın kendince geliştirdiği intikam alma çabalarını daha fazla anlamaya başladım. Oluşturduğu savunma mekanizmalarını ve yönelimler daha anlamlı oldu.
Rüya tabirleri ve rüyaların yorumlanmasıyla alakalı olarak merakınız varsa, Freud okumayı seviyorsanız okuyabilirsiniz. Kitabın dili çok ağır değil. Ortada diyebileceğim bir seviyede. Tabii ki yine de Freud'un düşünce yapısına aşına olmanız anlamanızı kolaylaştıracaktır.
384 syf.
·
Not rated
·
Liked
Mektup okuyacak zamanınız var mıdır ? Ya da mektup okumayı sever misiniz ? Ben severim çünkü bir yazarın o anki ruh haliyle alakalı pek çok izler bulabileceğimi hissederim.Ona kendimi daha yakın hissederim.Sanki bu mektupları karşısındakine değil de bana yazıyormuş, içini bana dökmüş, o mektuplar bizim özelimizmiş hissi uyandırırlar bende.Bir
Franz, 17 yaşında. Meslek edinmek için Viyana'da bir tütüncünün yanında çırak olarak işe başlıyor. Dükkana gelen müşterilerden biri ise Sigmund Freud.
Olayların geçtiği tarih 1938. 2.Dünya Savaşı öncesi ortalığın kızıştığı, Hitlerin hüküm sürdüğü yıllar. Tütüncü Çırağı ; arka planda gerek halk açısından gerekse Yahudi aydınlar açısından o yılların bilançosunu ortaya dökerken, bir yandan da bir aşk hikayesiyle bir gencin kendini keşfetme sürecini anlatıyor.
Kendini keşif süreci psikanaliz ve Freud aracılığıyla yapılmaya çalışıldığı için daha derin ruhsal çözümlemeler, biraz daha edebi cümleler bekledim. Beklediğimi bulamadıysam da iyi bir savaş dönemi romanı okudum. Beklenti bu yönde olursa kanımca daha mutlu edecek bir roman Tütüncü Çırağı.
İyi okumalar.
Barbar yaşamların günümüze etkisi.
Tarihte insanların geliştirdiği birçok totem vardır. Bu totemleri okuduğunuzsa insanların kendilerine yaptıkları işkencelere şahit olacaksınız. Yıkılması oldukça güç tabuları göreceksiniz. En önemlisi binlerce yıl evvel barbar topluluklarda varolmuş bu totemlerin günümüzde esintilerini fark edeceksiniz. Konular oldukça rahatsız edici, bazen kitabı yırtıp atmak isteyeceksiniz.
Totem ve Tabu Barbarlar ile Nevrotik Kişiliklerin Zihinsel Yaşantılarındaki Benzerlikler (Cep Boy)Sigmund Freud · Karbon Kitaplar · 20216k okunma
Kadınlar kendilerini öldürmek için çok daha romantik yöntemler seçer...
Artık yaşayacak yeni bir şey yoktu,her yeni gün aynı monotonlukla geçecekti.Yaşamını sürdürmekle yeni hiçbir şey kazanmayacaktı.Hala ölecek kadar sağlıklı ve cesurken her şeye son vermek en iyisiydi.
--Yolculuğumuz ana karakterimiz Veronika'nın bu düşünceleri ile başlıyor--
Acaba gerçekten öyle miydi?Hayatta deneyimleyebileceği her şey
Zihnin derinliklerinde bastırılmış olarak bulunan düşünceler kendilerini farklı şekillerde ortaya çıkarırlar. Rüyalar bu düşüncelerin ortaya çıkması için birer araç gibidir. Freud genç hastası Dora’nın histerik davranışları, rüyaları ve öksürük nöbetlerinin temelinde bulunan psikolojik durumu ile ilgili analizde bulunuyor. Oldukça faydalı bilgiler içerdiğini düşünüyorum.
'Ben ve Savunma Mekanizmaları'nı Anna Freud, 1936 yılında babası Sigmund Freud'un sekseninci doğum gününde armağan olarak yayımladı. Yazıldığı yıldan beri güncelliğini yitirmeyen kitap, çocuk ve erişkin psikanalizini öğrenenler için faydalı bir kaynak. Psikanalizin dört okulu-dürtü kuramı, ben psikolojisi, nesne ilişkileri kuramı ve kendilik psikolojisi içinde Anna Freud'un kitabı, ben psikolojisi okulunun kurucu metinlerinden biri.
Nietzsche Ağladığında
Tıp doktoru Josef Breuer.
Filozof Friedrich Nietzsche.
Ve tıp öğrencisi Sigmund Freud.
Bu isimler bile bu kitabı alıp okumaya beni yeterince teşvik etmişti. Kitap genel olarak Breuer ve Nietzsche ekseninde ilerliyor. Freud ise Breuer'in öğrencisi ve aynı zamanda yakın dostudur. Nietzsche ve Breuer'in diyalogları oldukça başarılı yazılmış felsefi düşüncelere varoluşsal çatışmalara ince ince değinilmiş. 1882'de psikanalizin temellerinin atılışına bir ışık tutar gibi derin bir kitap bu. Breuer Nietzsche'yi tedavi etmeye çalışıyor ve Nietzsche'nin ketumluğu ve gururu Breuer'in oldukça zorlanmasına ve çaresiz kalmasına sebep oluyor. Buna rağmen sonunda kilitli bir kutu olan Nietzsche'yi açmayı (aynı zamanda kendini de) ve tedavi sürecine dahil etmeyi başarıyor. İşte kitapta bize bu muazzam süreç oldukça başarılı bir anlatımla sunuluyor. Hayatın anlamını sorgulamak üzerine kurulu varoluşsal süreci, anlam arayışını ve boşluk duygusunu konu alan muazzam bir kitap.
Nazlı Eray, Cumhuriyet dönemi kadım yazarlarından birisi. Son zamanlarda günümüze yakın dönemlerde yazılmış Türk romanlarına merak saldım. Nazlı Eray'da bu merak ile tanıdığım yazarlardan birisi. Kitabında okuduğum olağandışı olaylar dikkat çekiciydi, onu araştırırken büyülügerçekçilik akımının Türk edebiyatndaki temsilcilerinden biri olduğunu gördüm. Normalde bu akımı okurken çok zorluk çekerim ama bu kitapta eğlendiğimi bile söyleyebilirim.
Yıldızlar Mektup Yazar, çok çarpıcı bir isim. Kahraman bakış açısı ila anlatılıyor olması, anlatıma samimilik katmış. Sanırım bu yüzden başkarakterin adını hatırlamıyorum, belki de hiç söylenmemiş olabilir. Okurken yazarın, kendisini başkarakter olarak anlattığına dair izlenimler aldım. Karakteri çok içselleştirerek anlatması bunun baş nedeni ve görünüş olarak anlattığında kızıl saçları ile onu yazara benzettim.
Şöyle ki; başkarakterimizin hayalinde canlandırdığı bir düş gibiydi kitap. Birbirinden farklı dönemlerde yaşamış olan karakterler bir düşün parçası olduğunun kanıtı. Aynı zamanda gerçeküstücülük buradan geliyor. Bir çakmağın dumanı ile gelen Avusturya İmparatoriçesi Elizabeth, Viyana da kliniğindeki çini sobası ile Dr. Sigmund Freud, Şehit Tayyareci Nuri Bey, evin duvarındaki Japon eleştirmen maskesi, Mayerling Av köşkünden Rudolf Von Hapsburg, stristipçi Melanie ve Rosita Serrono... Hepsinin ortak noktası olan yalnızlık, onları "Yalnızlıklar Ormanı"ndaki bir telefon ile bir araya getiriyor.
1993 yılında yazılmış, eğlenceli bir kurgu.
Oldukça faydalı olmasına rağmen bazı yerlerde tekrara düşmüş bir inceleme olduğu kanısındayım. Okuyucuya ilham veriyor, yeni düşünceler aşılıyor ancak çok da gerekli değil. Endişe konusu ilginizi çekiyorsa veya böyle bir araştırmaya ihtiyaç duyuyorsanız okunabilir.
