Din, seçim ve uyum sağlama oyununu kısıtlar, çünkü herkese kendi mutluluk edinme ve acıdan korunma yolunu dayatır. Tekniği, yaşamın değerini düşürmek ve gerçek dünyanın tasarımını sanrılı bir biçimde çarpıtmaktır; bunun da ön koşulu zekanın sindirilmesidir. Bu bedel sayesinde, ruhsal bir çocuksuluğu zorla sabitleştirme ve kitlesel bir sanrıya dahil etme yoluyla, din pek çok insanı bireysel nevrozdan uzak tutmayı başarır. Ama bundan daha fazlasını da pek başaramaz. Söylemiş olduğumuz gibi, insanları mutluluğa götürebilecek pek çok yol vardır, ama insanı mutluluğa götüreceği kesin olan hiçbir yol yoktur. Din bile vaadini yerine getiremez. Mümin "takdiri ilahi"den bahsetmek zorunda kaldığında, acı karşısında kendisine son avuntu olanağı ve haz kaynağı olarak yalnızca koşulsuz boyun eğmenin kalmış olduğunu itiraf etmiş olur.
Özlem, özenen nesneye ulaştığında tümüyle tatmine dönüşebilir; kargıda ise bu çare işe yaramaz. Özlem giderilse de kargo devam eder tekrar tümüyle libidoya dönüşemez dipido bastırılmadan bir şey tarafından alıkonur.
Her hastanın hikâyesinin biricik olduğuna, her biri için farklı terapi uygulamak gerektiğine inanan psikiyatr Irvin D. Yalom, ilk kez 1992 yılında yayımlanan, tüm dünyada çok okunup çok sevilen ve kendi hayat hikâyesinden de izler taşıyan Nietzsche Ağladığında adlı romanında kurmacayla gerçeği harmanlıyor. Dostluğun iyileştirici gücüne dair
OİDİPUS KOMPLEKSİ
Psikanalitik teori kavramı
"Çocuğun karşı cinsten ebeveyne karşı bilinçsiz cinsel arzusu ve aynı cinsiyetten ebeveyne karşı nefreti."
"Oidipus kompleksi ya da Oidipus karmaşası, Sigmund Freud'un kurucusu olduğu psikanalitik teoriye göre karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni saf dışı
Psikanalizin tanımlayıcı bilim adamı olan Sigmund Freud bu kitabında günlük yaşamı farklı bir boyutunda inceliyor. Yapılan her hareketin söylenen her sözün bilinçaltı ile bağlantısını araştırıyor. Beğendim.
Özetlemek gerekirse: Bilinçaltımız kendi ölümümüz fikrine geçit vermemektedir, yabancılara karşı cinai eğilimler beslemektedir, sevdiklerimiz karşısında ikiye bölünmüş durumdadır yani kararsızdır, tıpkı ilkel insan gibi. Fakat ölüme karşı olan geleneksel ve kültürel tavrımızda bu ilkel durumdan ne derece uzaklaşmışızdır acaba.
Savaşın bu bölünmeyi
Cinsel güdüler, libido teorisi, eros, thanatos, ödünleme mekanizması, yüceltme mekanizması, prngrf'den uzaklık, karşı cinse mesafe, spor, sağlıklı beslenme, başarma motivasyonu, inanç disiplini, hepsinin harmanlanması, yekun minvalde tezahür eden armoni... 💫
Bütün bunlardan muazzam, harikulade bir makale hasıl olabilir, neden olmasın? Sigmund Freud'u biraz daha açmak, genişletmek lazım öyle değil mi? Öyleyse yazmaya başlayalım... ✨