Evet gayet zengin ve işsiz, istirahat döşeğinde herşeyi mükemmel bir efendiden sor; ne haldesin? Elbette, aman vakit geçmiyor, gel bir şeş-beş oynayalım, veyahud vakti geçirmek için bir eğlence bulalım, gibi müteellimane sözleri ondan işiteceksin.. veyahud tûl-i emelden gelen, bu şey'im eksik, keşke şu işi yapsaydım gibi şekvaları işiteceksin. Sen bir musibetzede veya işçi ve meşakkatli bir halde olan bir fakirden sor; ne haldesin? Aklı başında ise diyecek ki: "Şükürler olsun Rabbime, iyiyim, çalışıyorum. Keşke çabuk Güneş gitmeseydi, bu işi de bitirseydim. Vakit çabuk geçiyor, ömür durmuyor gidiyor. Vakıa zahmet çekiyorum, fakat bu da geçer, herşey böyle çabuk geçiyor." diye, manen ömür ne kadar kıymetdar olduğunu, geçmesindeki teessüfle bildiriyor. Demek meşakkat ve çalışmakla, ömrün lezzetini ve hayatın kıymetini anlıyor. İstirahat ve sıhhat ise, ömrü acılaştırıyor ki, geçmesini arzu ediyor.
Emrah tahkik ile eyle gel tevhid Sıhhat değil imiş iman-ı taklid Elde senet gerek dilde akaid Kuru dava ile maslahat bitmez
Reklam
Evet ben kat'iyyen gördüm ki; Kur'anın cemal-i i'cazını görmeklik, kalbin selâmet ve sıhhat derecesine tabidir ve ona göre görünür. Binaenaleyh mariz kalbli kimse, Kur'anın cemalini göremez. Ancak onun marazının ona teşvih edip çirkinleştirdiği bir sureti görebilir. Demek Kur'anın üslûbu ile kalb, ikisi karşılıklı iki ayna tarzında birbirleri içinde in'ikas ediyorlar. Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
Sıhhat ve fesada muhtemel bir şeyde, kabule temayül ve tercih şefkatten; redde temayül ve tercih —vesvese olmazsa— nefretten geldiğine ayardır.
Tezat tesellisi
Sudan aldığımız lezzeti çoğaltan içimizdeki hararettir. Yani susamaya borçluyuzdur suyun lezzetini. Açken yenen kuru ekmek parçasındaki lezzet, onun tadının yoğunluğundan degil, açlığın varlığından dolayıdır. Açlık da bir tür lezzettir ve diğer lezzetlerin varlık sebebidir. Açlık olmasaydı yemek, susuzluk olmasaydı su ne derecede bir nimet sayılabilirdi? İştah, açlık ve susuzluk insanoğluna verilmiş birer ceza değil, birer hediyedir. Şayet insan hiç hasta olmayacak şekilde yaratılsaydı, sıhhat ve afiyet lezzeti söz konusu olmayacaktı. Sağlığın lezzeti, varlığını hastalığa borçludur. Hastalık olmasaydı, asıl hastalık aralıksız sıhhatteki monotonluk ve boğuculuk olurdu.
Şayet sen sıhhat ve afiyet içindeyken tövbe etmezsen, Allah seni hastalık ve sıkıntılarla bunaltıp dener.Bunu da yıkanmış bir elbise gibi her türlü günahtan arınarak çıkasın diye yapar.
Reklam
ALLÂHIM SENDEN AFİYET iSTERİM
Hikâye olundu ki Hamal Ömer diye tanınan biri dâima, "Allâh' ım senden âfiyet isterim" diye dua edermiş. Ona, "Bu duayı durmadan tekrar etmenin hikmeti nedir?" diye sorulduğunda şöyle cevap vermiş: "Yaptığım ilk iş hammallıktı. Günün birinde çok ağır bir un yükü taşıyordum. İstirahat etmek için onu yere koydum ve kendi kendime: Yâ Rabbi! Bana, her gün hiç yorulmadan iki somun ekmek kazanmayı nasip et, bununla yetineceğim dedim. Bu sırada bir de baktım ki iki adam kavga ediyorlar. Ayırmak için yanlarına gittim. Onlardan biri, bir şey ile hasmına vurmak isterken başıma vurdu ve başım kanamaya başladı. O anda Sultanın askerleri geldi ve onları aldılar. Beni kan içinde görünce kavga edenlerden zannettiler ve beni de onlarla beraber hapse attılar. Bir müddet hapiste kaldım. Her gün iki somun ekmek veriyorlardı. Bir gece rüyamda bana şöyle denildiğini işittim: 'Sen hiç yorulmaksızın iki somun ekmek istemiştin de afiyet istememiştin. işte, sana istediğin verildi.' Hemen uyandım ve "Allâh' ım, senden âfiyet isterim" diye dua etmeye başladım. Bir müddet sonra zindanın kapılarını actıklarını gördüm. Muhafızlardan birisi Hamal Ömer nerede?' diye sordu. Daha sonra beni serbest bıraktılar. İşte, o günden beri âfiyet için dua ediyorum."
Sayfa 22 - Fazilet NeşriyatKitabı okuyor
Hak içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi. Kanuni Sultan Süleyman
Sayfa 13 - Fazilet NeşriyatKitabı okuyor
......... ANDIM AĞLADIM
1 Hâtırıma geldi ol cânânı andım ağladım Halime rahm idici Sultanı andım ağladım 2 Ana rahminden zuhûra getürüp hıfz eyleyen Hâfız u Settar olan Rahmanı andım ağladım 3 'İllet ü ekdârdan hâfız Hakîm-i mutlakı Cismime sıhhat viren Lokmânı abdım ağladım 4 Zâhir ü bâtın ni'amla perveriş viren bana Lâ-ye'add ihsân iden Mennânı andım ağladım 5 Ben cürüm itdikçe eyler ol bana lutf u kerem 'Aybumi pinhan iden Ğaffârı andım ağladım 6 Görmedimse nahnű akreb remzine vâkıf olup Bana akreb benden ol Sübhanı andım ağladım 7 Bu harâbe-hânesine Sıdkîyâ revnak viren Dilde olan ol 'azîz mihmânı andım ağladım
"Dünya için din feda olunmaz. Gebermiş istibdadı muhafaza için, vaktiyle mesail-i şeriat rüşvet verilirdi. Dinin mes'eleleri terk ve feda edilmesinden, zarardan başka ne faydası görüldü? Milletin kalb hastalığı za'f-ı diyanettir. Bunu takviye ile sıhhat bulabilir."
Sayfa 58 - Envar NeşriyatKitabı okuyor
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.