Az önce şikemperver olduğumu öğrendim. 😊 Şikemperver: Yemek yemeyi seven. Boğazına düşkün.
Şikemperver ne demek?
Şikemperver bir sıfattır. Anlamı; boğazına düşkün, yemek yemekten zevk alan, yemek yemeyi seven kişiler şeklindedir. Şikemperver kelimesi etimolojik açıdan incelendiğinde ise şikem kelimesi karın anlamına gelirken, perver kelimesi de besleyen anlamına gelir.
Reklam
ŞİKEMPERVER. Yemek yemeyi seven. Boğazına düşkün. Dilimize Farsçadan geçen kelime, karın manasındaki şikem ile, seven ve besleyen manasındaki perver kelimelerinden oluşmuştur.
Sayfa 58 - Can YayınlarıKitabı okudu
Ey şikemperver nefsim! Acaba, hergün hergün ekmek yersin, su içersin, havayı teneffüs edersin; sana onlar usanç veriyor mu?" "Madem vermiyor; çünkü ihtiyaç tekerrür ettiğinden usanç değil, belki telezzüz ediyorsun. Öyleyse, hane-i cismimde senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun âb-ı hayatı ve lâtife-i Rabbâniyemin havâ-yı nesîmini cezb ve celb eden namaz dahi seni usandırmamak gerektir."
Beşinci Söz بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذٖينَ اتَّقَوْا وَالَّذٖينَ هُمْ مُحْسِنُونَ Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek, ne derece hakikî bir vazife-i insaniye ve ne kadar fıtrî, münasib bir netice-i hilkat-ı beşeriye olduğunu görmek istersen; şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle: Seferberlikte bir taburda biri muallem, vazifeperver; diğeri acemî, nefisperver iki asker beraber bulunuyordu. Vazifeperver nefer, talime ve cihada dikkat eder, erzak ve tayinatını hiç düşünmezdi. Çünki anlamış ki; onu beslemek ve cihazatını vermek, hasta olsa tedavi etmek, hattâ indelhace lokmayı ağzına koymaya kadar devletin vazifesidir. Ve onun asıl vazifesi, talim ve cihaddır. Fakat bazı erzak ve cihazat işlerinde işler. Kazan kaynatır, karavanayı yıkar, getirir. Ona sorulsa: Ne yapıyorsun? -Devletin angaryasını çekiyorum, der. Demiyor: Nafakam için çalışıyorum. Diğer şikemperver ve acemî nefer ise, talime ve harbe dikkat etmezdi. "O, devlet işidir. Bana ne?" derdi. Daim nafakasını düşünüp onun peşine dolaşır, taburu terkeder, çarşıya gider, alış-veriş ederdi. Bir gün, muallem arkadaşı ona dedi: -Birader, asıl vazifen, talim ve muharebedir. Sen, onun için buraya getirilmişsin. Padişaha itimad et. O, seni (İman ve Küfür Müv. 25.sh - Risale-i Nur)
Sayfa 25 - Envar yayın
Cahil bilginler çoğalmıştı o vakitlerde; kimse dinlemiyor, herkes anlatıyordu; anlayış az, kavga çoktu. Memleketin her köşesinde günde beş vakit ulema bulmak mümkündü. Kâhinler dost meclisleri kurmuştu. Ve dahası dalkavuk ve soytarıların kol gezdiği; debdebenin, şaşaalı günlerin doruğa ulaştığı, zevk-ü sefanın şifalı su gibi tüketildiği hâsılı; beytülmalin talan edilmeye başlandığı şikemperver günlerdi.
123 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.