Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı ve yüzüm
Marcus Aurelius’un kişiliğiyle ilgili olarak, seferleri sırasında Yunanca tuttuğu rasgele notlardan oluşan ve asla yayımlatmayı düşünmediği Ta eis Eauton (Kendime Düşünceler) sayesinde bazı şeyler günümüze ulaştı. 172 ve 180 arasında derlediği notlar on iki kitapta toplanır ve sanki çevresindeki olaylardan hiç etkilenmeden kendi düşünceleri üzerine yoğunlaşmış bir insanı betimler. Ta eis Eauton kişide, sonraki kuşaklardan derlenmiş bir tepkiler toplamı olduğu hissini uyandırır. Birçok okuyucu bunları gına getirecek denli duygusal bulur ve kitabı saran ölüm takıntısı ve melankoli nedeniyle okuru sıkıntı basar. Marcus Aurelius’un etrafındaki hayatın bütünselliğine gösterdiği samimi ilgi (‘Zira her şey bir şekilde iç içe geçmiştir ve her şey bir diğeri için değerlidir,’) ile kim ne derse desin merhametli ve vakur davranma sorumluluğunu üstlenerek, kötü bir dünyada iyi bir insan olarak yaşama çabasından etkilenenler de vardır. O, senatör sınıfının gözünde kusursuz bir imparatordur ve Roma dünyasından günümüze kalan çok büyük birkaç bronz heykelden onu at sırtında gösteren biri, bu kusursuzluğa özellikle uygun düşer.