Sen herkese yardım edersin, istediği takdirde sana en yabancı olana bile. Ama çok tuhaf bir iyilik seninkisi, herkese açık olan, böylece de isteyenin ellerine sığdırabileceği kadarını alabileceği bir iyilik; büyük, sonsuz büyük senin iyiliğin, fakat aynı zamanda da –affına sığınarak söylüyorum, tembel bir iyilik. Uyarılmak istiyor, gelip alsınlar istiyor. Sen, ancak yardıma çağrıldığında, senden istendiğinde yardım ediyorsun, hoşlandığın, zevk aldığın için değil fakat utancından, zayıflığından ötürü yardım ediyorsun. Sen -izin ver de açıkça söyleyeyim bunu- sıkıntı ve acı içindeki insanı mutlu olan kardeşlerine yeğlemiyorsun. Ve senin gibi insanlardan, hatta onların en iyilerinden bile bir şey istemek zordur. Bir defasında, henüz çocukken, kapıdaki göz deliğinden zilini çalmış olan dilenciye bir şey verdiğini görmüştüm. Ona hemen ve hatta fazlaca verdin, o daha senden istemeye fırsat bulamadan verdin, fakat bunu belli bir tedirginlikle ve çabucak yaptın, korkudan yaptın, çekip gitsin diye, sanki onun gözlerini görmekten korkuyordun, Senin bu tedirgin, ürkek, teşekkürden kaçan yardım ediş tarzını hiçbir zaman unutmadım. Ve bu yüzdendir ki, hiçbir zaman sana başvurmadım. Elbette biliyorum, o zamanlar beni çocuğun senden olduğuna emin olmasan da desteklerdin. Beni teselli eder, para verirdin, hem de fazlasıyla, ama bunu hep seni rahatsız edeni kendinden uzaklaştırmanın gizli sabırsızlığıyla yapardın.