hayatının amacına giden, kendi yönettiği yoldan sapmaz, bu yolda lekesiz, barışçıl, gerektiğinde kolaylıkla her şeyinden feragat ederek, kimsenin zorlaması olmadan ilerler.
İnsan yaşamı sınırlıdır, varlığı akışkandır, eylemi belirsizdir, tüm bedeni çürümeye yatkındır, ruhu girdap gibidir, kaderi anlaşılmaz ve muallaktır. Kısacası tüm beden bir nehir gibidir, ruh ise rüya ya da hülya gibidir: hayat savaşa ve bir yolcunun geçici konaklamasına benzer, ölümden sonra ün de unutulur. Bu yüzden bizi ne koruyup gözetecek? Bizi koruyup gözetecek yegane şey felsefedir. Bu da ağırbaşlılığı ve masumluğu sunan, zevklerin ve acıların ustası olan, hiçbir şeyi amaçsızca ve ikiyüzlülükle yapmayan, bir başkasının yaptığı ya da yapmadığınına hiç ihtiyaç duymayan ilahi zekayı
koruyup gözetmektedir.
Başka birinin ruhundakileri izleyip anlamadığı için bedbaht olana pek sık rastlanmaz; fakat kendi ruhunu yakından takip etmeyenlerin bedbaht olması kaçınılmaz.